29 Temmuz 2008 Salı

Evrensel kolesterol yalanı: Böl, parçala, yönet!...



Evrensel kolesterol yalanı: Böl, parçala, yönet!…

Evrensel bir yalanı sürekli hale
getirebilmek için, yalanı da sürekli
hale getirip insanların
kafasını karıştırmak
zorundasınız!..








Dün de öyleydi, bugün de aynı; kural hiçbir zaman değişmiyor…

Bir şeyi anlaşılmaz kılmak, ortalığı karıştırmak için bir bütünü alın ve sürekli parçalara ayırın göreceksiniz hiç kimse bir şey anlamayacak ve ortalık tamamen size kalacak…

Kolesterol, trigliserit, fosfolipit ve yağ asitleri konusu da öyle...

Bir kanda bir bütün olan lipoproteinlerin, lipit parçaları üzerinde oynanan acımasız oyun…

Fındığın kan kolesterol ve trigliserit değerlerini, içindeki yağ asitleri (ve steroidler) nedeniyle ciddi bir şekilde düşürdüğü[1] ve kalp hastalıkları riskini azalttığı birçok kez gösterildi. Bu gün hepimiz biliyoruz ki: Balık yağı da[2], omega–3 yağ asidi de deneysel çalışmalarda[3] kendini aklamayı çoktan başardı, üstelik kolesterol ve trigliserit değerlerini de düşürdüğünü de ilave etmeliyiz. Zeytinyağı (oleik asit) üzerinde yapılan çalışmalar da pek farklı sayılmaz: Akdeniz diyeti modası başladı. Haklı olarak birçok bitki tohumunun, değişik söylemlerle kolesterol ve trigliserid düzeyine ve kalp damarlarına iyi geldiği[4] çok sık olarak dillendirilmeye başladı. Yumurta hakkında bir zamanlar her yerde ‘kolesterol bombası’ dedikodusu yapanlar tümüyle olmasa da sanırım biraz utandılar. Kolesterol ve içerdiği yağ asitleri (vaksenik asit) nedeniyle yıllardır suçlanan tereyağı bunca yapılan binlerce araştırmanın çöpe gitmesini sağladı; çünkü tereyağı da kendi bağımsızlığını ilan etmiş durumda, hayvansal yağlar da kalp sağlığını koruyor ve kolesterole iyi geliyor[5]

Bazılarına göre, ilginç ve şaşırtıcı gelişmeler değil mi?

Bu güne kadar yağ içerdiği için insanlara yasaklanan birçok besin maddesinin, aslında kolesterol ve kalp damar sağlığı açısından risk taşımadığı, tam tersine kalp sağlığını koruduğunu gösteren araştırmalar[6] son günlerde inanılmaz çoğaldı.

Evet, omega–3, ceviz, keten tohumu, fıstık ve fındık hakkında söylenenlerin hepsi doğru.

Fakat parçalanmış bilgi ve son derece eksik!

Eksikliğin ne olduğunu da uzmanların sizlere söyleyebileceğini hiç sanmıyorum!..

Önce konuya yabancı olan okuyuculara, yağ asitleri hakkında küçük ve ama son derece önemli bir hatırlatma: Omega–3, omega–6 gibi bütün uzun zincirli yağ asitleri kanda taşınmak, dolaşabilmek ve değişik hücrelere ulaşabilmek için gliserol ve kolesterol gibi bazı moleküllerle birleşmeleri gerekir (şekil 1). Yağ asitleri farklı moleküllerle birleşmeden (esterleşme) sonra kana geçmek için, bazı biyokimyasal maddelerle parçacık (lipoprotein) oluştururlar:

İşte uzmanlarımız sizlere bir türlü söylemediği şey budur…

Bu ne mi demek?

Bu şu demek; hücre içinde kolesterol molekülü ve trigliserit oluşumu yoksa omega–3 yağ asidi almış olmanız, fındık yemeniz hiçbir işinize yaramaz!...

Doymuş ya da doymamış yağ asitlerinin faydalı olabilmesi için vücudumuzda farklı yollar ve sistemler vardır. Örneğin besinlerden almış olduğunuz omega–3 yağ asidi, kolesterol esteri ya da trigliserit oluşturmadan beyninize ulaşıp beyin sağlığınızı, kalbinize ulaşıp kalp sağlığınızı koruyamaz! Bu biyokimyasal bir kanundur ve hiçbir uzman ya da profesörün arzusuna göre değiştirilemez, değiştirmeye de kimsenin gücü yetmez (Bkz: Şekil 1)…






şekil 1: Hücre içi sentez ya da besin yoluyla organizmaya alınan omega–3 ve benzeri yağ asitleri, kolesterol esterleri ya da trigliserit formuna dönüştürülür. ( besin yoluyla trigliserit formunda da alınabilir). Fakat hücre tarafından kana kolesterol esteri ya da trigliserit olarak doğrudan salınamazlar, kana geçebilmek için lipoprotein oluşturmaları gerekir. (fosfolipitlerde de yağ asitleri vardır ve fosfolipitlerde lipoproteinlerle taşınırlar) (http://tr.wikipedia.org/wiki/Lipoproteinler)





Şimdi tekrarlayabiliriz:
Kolesterol esterleşmeleri ya da trigliserit oluşturulamıyorsa omega–3 hiçbir işe yaramaz!...

Besinlerle aldığımız ya da hücre içinde yapılan yağ asidi sentezinde (yapım), yağ asitleri kan dolaşımına çıkmadan önce kolesterol esterleri ya da trigliserit mutlaka oluşmak zorundadır.[7] Dışarıdan besin yoluyla alınan yağ asitleri kolesterol ya da trigliseritlerden (ve fosfolipitlerden) bağımsız düşünülemez.

Fakat dikkat edin, söz konusu omega–3 yağ asidi hakkında bol bol nutuk atan uzmanların hiç biri kolesterol ya da trigliseritle ilişki kurmuyor. Size doğrudan hücre içindeki yağ asitlerinin faydalarını anlatıyor. Siz de ister istemez yağ asitlerini tek başına düşünmek zorunda kalıyorsunuz, gerçek öyle değil, uzun zincirli yağ asitleri mutlaka en az bir molekülle birlikte kanda bulunurlar ve hücre içinde bağlı bulundukları molekülden ayrılabilirler.

Sağlıklı bir insanda besin yoluyla alınan (veya üretilen bütün) omega–3 gibi yağ asitleri kolesterol esterleri, trigliserit ve fosfolipit şeklinde kanda (lipoproteinlerle) dolaşmak zorundadır. Ve omega–3 gibi faydalı yağ asitlerinin % 60 tan fazlasını kolesterol esterleri (kolesterol+yağ asiti) şeklinde, sizin zararlı bildiğiniz kolesterol molekülleri taşır. Kolesterolün gözlerden kaçan uzmanların görmek istemediği farklı bir görevi daha vardır:

Lütfen unutmayın: Kolesterolün bir görevi de omega–3 gibi uzun zincirli yağ asitlerini, metabolik olaylarda kullanmak için taşımakta kolesterolün görevleri arasındadır, hatta bu işi trigliseritlerden (gliserol+3 yağ asidi) çok daha iyi yaparlar!...

Kolesterol molekülünün omega–3 gibi faydalı yağ asitlerini taşıdığını da sizlere hiç söylemediler!... Kolesterole zararlı demişlerdi ya, o nedenle bu söylenemez!

Fakat omega–3 gibi çeşitli yağ asitlerinin kolesterol ve trigliserit düzeyini azalttığı değiştirilemez realite, kalp hastalıkları başta olmak üzere, insan sağlığına nasıl faydalı olduğu artık tartışılmaz[8] bir gerçek…

Fındık ve ceviz gibi bazı besinlerde bulunan faydalı yağ asitlerinin, kolesterol ya da trigliseritlerle taşınıyor olmasına rağmen, kan kolesterol veya trigliserit düzeyini tek parametre nasıl düşürdüğünü açıklamak ilaç şirketlerinin çok sevdiği kolesterol teorisine göre oldukça zor, hatta imkânsız!

Aslında Karadenizliler fındığın faydaları konusunu, çoğu uzmandan çok önce biliyordu. Fındık konusu ilk çıktığında bir avuç fındık yenmesine itiraz edenler oldu. Fakat itirazlar fındık satışlarının patlamasını engellemedi. Hatta hiç unutmam, başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın sağlıklı kalabilmesi için ‘günde kaç fındık’ yemesi gerektiği konusu, ünlü beyin cerrahımız Prof. Dr. Gazi Yaşargil ve Prof. Dr. Mehmet Öz arasında medya aracılığı ile sanal olarak tartıştırıldı. Medyanın sanal tartışma konusu son derece dikkat çekici ve önemliydi: Başbakan sağlığını koruyabilmek için günde kaç fındık yemeliydi[9]…Birisi üç, birisi bir avuç filan dedi galiba…

Peki, kanda dolaşırken, mademki omega–3 gibi faydalı yağ asitleri kolesterol esterleri ya da trigliseride dönüşüyorlar, kanda kolesterol ya da trigliseritlerimiz neden yükselmiyor, tam tersine azalıyor?

Besinle alınan bir yağ grubu, kandaki yağları nasıl azaltabiliyor?

Kolesterol teorisinin yetersiz, çaresiz kaldığı işte nokta burasıydı…

Artık kolesterol teorisinde mızrak çuvala sığmıyor, ‘kolesterol çok zararlı’ diye bağıran uzmanları zor durumda bırakıyordu.

**********************************************

‘… Doymamış bazı yağ asitleri faydalıdır, hücre içinde şunu yapar, bunu yapar vs. vs’. Hücresel ihtiyaç ve yağ asitlerinin metabolik önemleri bakımından söylenilen şeyler elbette önemli, fakat verilen bilgiler eksikti! Yağ asitlerinin kanda nasıl taşındığı konusu zaman içinde unutuldu, unutturuldu…

Bütün dünyadaki kardiyoloji derneklerinde olduğu gibi bizim TKD’den de TIK çıkmadı…

Hiç düşündünüz mü; omega–3 ve omega–6 gibi yağ asitlerinin kolesterolün yanı sıra, özellikle trigliserid düzeyini düşürdüğü neden çoğu uzman tarafından hiç söylenmez, bu yağlar çok ama çok faydalıdır deyip konu acilen geçiştirilir?

Çoğu uzmanın neden konuyu geçiştirdiğini ben sizlere söyleyebilirim: ‘Madem omega–3 gibi faydalı uzun zincirli yağ asitleri kanda dolaşmak için mutlaka trigliserit ya da kolesterol esteri formuna geçiyor, nasıl oluyor da kan kolesterol ve trigliserit düzeyi insanlarda, artmak yerine azalıyor’ sorusundan fena halde korktukları için!

Ve korkmakta da gerçekten haklılar. Çünkü bu soruya cevap vermek, kolesterol teorisini temelden ve koşulsuz reddetmeyi gerektirir, uzmanlarımıza zor gelen aslında budur: Kolesterol teorisini reddetmek…

Mevcut kolesterol teorisine göre düşündüğünüzde, kolesterol ve yağ asitlerini ilişkisine hiç kimsenin verilecek mantıklı ve bilimsel bir cevabı yoktur!

İşte değerli bilim adamlarımızın hepsi olmasa da çoğu, bu durumu açıklayamayacaklarını bildikleri için bu konuya girmediler, giremediler.

Yağ asitlerinin organizmada nasıl taşındığına cevap vermek istemezler, o zaman kolesterol teorisi çöker! İnsanlara bol bol ilaç yazamazlar ve ilaç şirketleri üzülürler…

Doktorunuza mutlaka sorun, uzun zincirli yağ asitleri kolesterol esterlerine ya da trigliserit formuna dönüşmeden kanda bulunabilir mi? Böyle bir bilimsel ihtimal var mı? Yağ asitleri kanda nasıl dolaşıyormuş!

-------------------------------------------------------------------------------------

Araştırmacıların bazıları farkında, bazıları ise hiç farkında değildi!

Kolesterol teorisi, paramparçaydı ve dökülüyordu!

Hatırlayın, omega–3 gibi yağ asidi içeren besinlerin tek parametre kolesterolü ve özellikle trigliserit düzeyini düşürmede[10] etkili olduğu da defalarca gösterildi. Balıklarda bulunan[11] çeşitli yağ asitlerinin koroner arter hastalıklarını azalttığı da inkâr edilmiyor. Günde[12] 4 gr omega3’ün trigliserit düzeyini % 35–40 aşağılara çektiği[13] uzun zamandır elbette biliniyor!

Başkaca yağ asitleri alındığında kan yağlarının, özellikle trigliserit düzeyinin azaldığı gösteren bir örnek hastalık filan var mıydı acaba?

Elbette vardı!

Ama görmek istemeyen kardiyoloji bilimi görmüyordu işte!...

******************************************************************

Mutlaka filmini izlemişsinizdir. ‘Lorenzo’nun yağı’yla ilgili hastalığı (ALD: Adrenoleukodystrophy) tartışma götürmeyecek kadar çok açık bir şekilde, kandaki yüksek trigliserid düzeyi ve yağ asitleri ilişkisinin ters orantısını göstermişti. Bu durum o zaman (bizce) matematiksel olarak formüle edilmemiş olsa da yağ asitleri alımında, özellikle kanda trigliserit düzeyinin azalacağını ortaya çıkarmıştı[14].

Fakat lipitler, trigliserit, kolesterol üzerine çalışan araştırmacılar, kardiyologlar, uzmanlar ve doktorlar bu küçük ama önemli noktayı bilerek-ya da bilmeden gözden kaçırdı. Çoğu doktor ve uzman ALD hastalığında ortaya çıkan durumu bilmesine rağmen, yıllarca ‘kan kolesterol ve trigliserid düzeyini azaltmak’ adına yağ asitlerinin organizma için önemini ve faydalarını çoğunlukla gözden kaçırdılar, her türlü yağı ve yağ içeren besinleri uzun süre insanlara yasakladılar!...

Yasakçı doktorlara günümüzde de rastlamak mümkün.

Fakat sakın doktorlara kızmayın, düz mantık kuralları hakikaten böyle durumlarda yasaklamayı gerektirir. Yani şekeri yüksek insana, şeker yasaklanabilir: Çünkü şeker kanda da (glukoz) şeker olarak zaten vardır. Ve hasta bir insana şeker alımını yasaklayınca az veya çok mutlaka sonuç alabilirsiniz...

Bu şekilde düşünen bazı uzman ve doktorların yağları ve yağ içeren diyetleri yasaklaması son derece oldukça normal gibi görünüyor değil mi?

Ama normal olmayan bir durum var, ceviz fındık gibi yağ asitleri ve çeşitli steroid içeren bileşimler[15] , düşünülenin tam tersine kandaki yağları tek parametrede azaltabiliyor, yüksek olan değerler düşebiliyor!

Tek parametrede, sadece kolesterol ya da trigliserit olarak düşünüldüğünde, (partikül yani lipit taşıyan parçacıkların büyümesine dikkat etmediğinizde) böyle bir şey teorik olarak mümkün değil.

Fark ettiniz mi bilmiyorum: Kolesterol Teorisi ve yaşanan gerçekler arasında, olgusal durumda bir çatışma var!

Hangisi yanlış?

Cevap basit: var olan olgusal durumla, teorilerin çeliştiği durumlarda olgusal durum değiştirilemez, kolesterol teorisini değiştirmek zorundasınız! Yani fındıkla kolesterol ve trigliserit düzeyim artmıyor, tam tersine azalıyorsa sizin kolesterol teorinizde baştan aşağıya bir terslik var değil mi?

------------------------------------------------------------------------------------------
Şimdi kardiyologlar ve doktorlar trigliserit ve kolesterolü yüksek hastalara, pek sık olmasa da, yağ asidi veriyorlar (omega3), damar sertliğinde ceviz, fındık gibi besinlerden faydalanabiliyorlar.

Genel anlamda[16]; söz konusu yönteminin, Lorenzo’ya (ALD hastalığı) uygulanan tedavi yönteminden farkı ne? Kan trigliserit düzeyi yüksek olduğu halde Lorenzo’da çeşitli yağ asitleri verilerek kandaki trigliserit düzeyi yıllar önce düşürülmüştü.

Şayet kanda tek başına kolesterol ya da trigliserit diye reel fiziki anlamda molekül varsa, yağlı beslenme elbette yasaklanabilir, fakat kanda kolesterol ya da trigliserit molekülleri doğrudan kanda yoksa söz konusu mantık geçersizdir. Yani şeker hastalarına (diabet) yasaklanan, şeker alımını azaltma teorik açıdan doğru mantıktır. Çünkü şeker, kanda şeker molekülü (glukoz) olarak vardır. Fakat kolesterol ya da trigliseritleri yükselmiş insanların kanında, doğrudan kolesterol ya da trigliserit adı verilen molekül veya birim var mıdır?

İşte zurnanın zırt, şeytanın gör dediği kör nokta burası…

Çünkü bize göre kusura bakmasınlar; bazı araştırmacılar gerçekten kör!

Kanda doğrudan ve bağımsız kolesterol ya da trigliserit diye bir molekül yok, söz konusu molekülleri taşıyan parçacıklar lipoprotein partikülleri var...

Konunun uzmanları işte bu noktayı bence bilerek ya da farkında olmadan atlıyorlar, hem kendilerini hem insanları yanıltıyorlar… Ve üstelik bizi ve düşüncelerimizi eleştirirlerken de ‘mantıkla bir yere’ varılmaz şeklinde de komik açıklamalarda bulunabiliyorlar maalesef.





ŞEKİL 2: Kanda doğrudan kolesterol ya da trigliserit diye bir molekül reel anlamda yoktur, lipoprotein adı verilen moleküller vardır ve LİPOPROTEİNLERDE çeşitli alt gruplara ayrılırlar. Her partikül tipinin taşıdığı bileşenler farklıdır ve Lipoprotein türlerinin taşıdığı bileşenler farklı renklerle skalada gösterilmiştir http://tr.wikipedia.org/wiki/Lipoproteinler






Sonuç olarak; yağlı besinlerin, kan yağlarını yükselteceği varsayımı, varsayım olarak tek başına son derece doğru olmakla birlikte, kanda tek başına kolesterol ya da trigliserit adında molekülleriniz olmadığı için geçersizdir (bkz şekil 2).

Bu durum bizlere güncel kolesterol teorisinin geçersizliğini ve mutlaka değiştirilmek zorunda olduğunu gösterir.

Biliyorum şimdi bazıları kızacak, onlar doymamış yağlar filan gibi bir bazı bilimsel ayak oyunlarına girecekler. Olay doymuş, doymamış yağlar kavramlarından çok farklı. Doymuş ya da doymamış yağ asitlerinin kanda nasıl taşındığını bir kez daha düşünün isterseniz beyler?

Kaldı ki, doymuş yağ asitleri de bilim dünyasında uzun zaman önce yavaş yavaş sorgulanmaya[17] başlamıştır. Doymuş yağlar üzerinde[18] yapılan araştırmalarda yakında[19] çok daha da netlik kazanmaya başlayacaktır. Baksanıza Kanadalı bilim adamlarının tereyağı ile ilgili yapmış olduğu çalışmaya, yıllardır tereyağını suçlayıp yasaklayan, tereyağı kolesterolü yükseltiyor tüm gücüyle bağıranlar[20] öylece kalakaldılar, hiçbir açıklama yapmadılar…

Sonuç olarak kendinizi zorlamadan, istediğiniz kadar fındık, fıstık, ceviz gibi besinler alabilirsiniz? Tabii ki abartmayın! Abartırsanız su bile zararlı olabilir. Söz konusu besinlerin içindeki yağ asitleri ve bitkisel steroidler (kolesterolde steroidtir) kalp damar sağlığınız için son derece faydalıdır.

Merak etmeyin, kolesterolünüz ve trigliserit düzeyiniz yükselmez!...

Çünkü kanda doğrudan trigliserit ya da kolesterol diye bir molekül yok.

Bu sadece ilaç şirketlerinin şişirdiği kocaman balondur, içi boş bir balonla bizi kandırıyorlar!

Fakat bizim fındık bu balonu patlatır…

Yağlar konusunda halk deyimi ile çivi çiviyi söker…

Sorun sadece, hangi çiviyi nasıl kullanacağınızı bulmakta.





MEVLÜT DURMUŞ
BİYOLOG


29 TEMMUZ 2008

KAYNAK VE DİPNOTLAR
(1) Manohar L. Garg et al (2003). Macadamia Nut Consumption Lowers Plasma Total and LDL Cholesterol Levels in Hypercholesterolemic Men. J. Nutr. 133:1060-1063, April 2003

[2] Isabelle Romieu et al (2005). Omega-3 Fatty Acid Prevents Heart Rate Variability Reductions Associated with Particulate Matter. American Journal of Respiratory and Critical Care Medicine Vol 172. pp. 1534-1540, (2005)
[3] Hiroyasu Iso et all (2006): Intake of Fish and n3 Fatty Acids and Risk of Coronary Heart Disease Among Japanese. The Japan Public Health Center-Based (JPHC) Study Cohort I . Circulation. 2006;113:195-202.
[4] Fındık, keten, ceviz, ısırgan, susam, soya vb bitkilerden elde edilen özellikle tohumlar..
[5] http://www.ntvmsnbc.com/news/445981.asp,
http://beslenmebulteni.com/besin/index.php?option=com_content&task=view&id=145&Itemid=73

[6] Amy E. Griel et al (2008). A Macadamia Nut-Rich Diet Reduces Total and LDL-Cholesterol in Mildly Hypercholesterolemic Men and Women. Griel et al. J. Nutr..2008; 138: 761-767
[7] Söz konusu yağ asitleri (trigliserit) , kolesterol esterleri ve fosfolipitler de daha sonra apolipoproteinlerle birleşerek kanda taşınan lipoprotein formunu oluştururlar. Bitkisel steroidler detaylı olarak farklı bir yazıda ele alınacaktır. Şu an öncelik yağ asitlerinde…
[8] David J. A. Jenkins et al (2008). Almonds Reduce Biomarkers of Lipid Peroxidation in Older Hyperlipidemic Subjects. J. Nutr..2008; 138: 908-913
[9] http://www.aksam.com.tr/arsiv/aksam/2005/07/15/yazarlar/yazarlar261.html

[10] Harris, W. S. (1996). n-3 fatty acids and lipoproteins: comparison of results from human and animal studies. Lipids. 31: 243–252.
[11] Kromhout D, Bosschieter EB, Coulander C: The inverse relation between fish consumption and 20-year mortality from coronary heart disease. N Engl J Med 312: 1205–1209, 1985.[Abstract]
[12] Jehangir N Din et all (2004). Omega 3 fatty acids and cardiovascular disease—fishing for a natural treatment. BMJ 2004;328:30-35 (3 January),
[13] Daviglus ML, Stamler J, Orencia AJ, Dyer AR, Liu K, Greenland P, Walsh MK, Morris D, Shekelle RB (1997). Fish consumption and the 30-year risk of fatal myocardial infarction. N Engl J Med 336: 1046–1053
[14] http://kolesterolmasallar.blogspot.com/ Yüksek kolesterol ve genetik üzerindeki şüpheler. Bölüm 1,2,3.
[15] Kolesterolünde bir steroid olduğunu unutmayın!.
[16] Özel anlamda hastalık durumuna göre ihtiyaç duyulan yağ asitleri inanılmaz derece de çeşitlenebilir. Yani farklı yağ asidi eksikliklerinde de kolesterol ya da trigliserit düzeyi yükselebilir.
[17] Robert H Knopp and Barbara M Retzlaff (2004). Saturated fat prevents coronary artery disease? An American paradox. American Journal of Clinical Nutrition, Vol. 80, No. 5, 1102-1103, November 2004.
[18] Dariush Mozaffarian et all (2004). Dietary fats, carbohydrate, and progression of coronary atherosclerosis in postmenopausal women. American Journal of Clinical Nutrition, Vol. 80, No. 5, 1175-1184, November 2004
[19] K. G. Nevin and T. Rajamohan (2004). Beneficial effects of virgin coconut oil on lipid parameters and in vitro LDL oxidation. Clinical Biochemistry Volume 37, Issue 9 , September 2004, Pages 830-835 (Abst)
[20] Konuyla ilgili olarak bizim yorumumuzu okuyabilirsiniz. http://www.iyilikguzellik.com/artikel.php?artikel_id=15

Hiç yorum yok: