28 Mart 2010 Pazar

SAĞLIK BAKANLIĞINA KOLESTEROL MANİFESTOSU: BİR KEZ DAHA DÜŞÜNÜN…


SAĞLIK BAKANLIĞINA KOLESTEROL MANİFESTOSU: BİR KEZ DAHA DÜŞÜNÜN…

Biz yıllardır söylüyoruz, Sağlık Bakanlığı yetkililerini 2007 yılında kolesterol ilaçlarını yasaklamaya davet etmiş, sıradan bir biyolog olarak kendi uyarılarımızı yapmıştık. Şimdi bu manifesto’yu yeniden tekrarlıyoruz. Ve sürekli tekrarlamaya devam edeceğiz…

Türkiye’de çok değerli bilim adamları da aynı-benzer[1] konulardaki endişelerini farklı şekillerde[2] her zaman dile getiriyorlar!...

Yurt dışından da oldukça yüksek sesler gelmeye başladı…

Saygın tıp dergisi 'The Drugs and Therapeutics Bulletin' editörlerinden Dr. Ike Iheanacho’nun[3] kolesterol düşürücü (statinlerde) dikkat çektiği: depresyon, hafıza kaybı, uyku güçlüğü, cinsel işlevsizlik ve tedavi edilmediği takdirde ölüme yol açabilecek nadir rastlanan bir akciğer hastalığı ilaç şirketleri ve bu ilaçları hastalarına yazan bazı hekimler açısından önemli değil[4].

— Kolesterol düşürücü (statin) kullanan deneklerin yüzde 12'sinde (% 12) uyku bozukluğunu varmış! (Boş ver önemsiz bir risk zaten, bırakın televizyon filan izlesinler, uyuyup ne olacak…)

— Statin kullanan hastalarda yüzde 12'sinde (% 12) ereksiyon sorunu[5] ortaya çıkmış. (Zaten yaşlı insanlar, bu yaştan sonra bırakın ereksiyonu filan, o gençken lazımdı şimdi çoluk çocuğu vardır zaten…)

— Peki, ilaç kullananlarda ortaya çıkan yüzde 11' de depresyona (% 11) ne diyeceğiz ki? (Bu tamamen ilaç düşmanlarının bir uydurması. Bunlar var ya, bu cahil insanları kendi çıkarları için kullanıyorlar, birkaç konu bulup uyduruyorlar, eğiyor büküyorlar. Kitap yazıp acayip derecede zengin oluyor ve çok ama çok para kazanıyorlar, geçen birini gördüm ‘Maldiv’ adalarından birini satın almıştı inanın yani!....)

- Ayrıca bu ilacı kullananların yüzde 3'ünde (%3) çeşitli derecelerde hafıza kaybı olduğunu söylüyorlar! (Yok öyle bir şey, yine tamamen atıyorlar, yüzde 3’lük hafıza kaybı olanlar var ya onlar muayene geldiklerinde zaten hafızalarını kaybetmişti, biz iyilik olsun bunlar düşünemiyor diye verdik ilacı, nankör bunlar nankör bir de istatistiğe sokmuşlar bunu…)

— Son çalışmalarda konusu kolesterol düşürücü ilaçları kullananların (statinlerin) yüzde 9’unda (% 9) şeker hastalığı (diyabet) gelişmesi[6] de ortaya çıktığı iddia edilmiş. Kolesterol yüksekliği mi daha kötü yoksa şeker hastalığı[7] mı? Ayrıca ACCORD[8] diye bir çalışma yapılmış. Total kolesterolü, kötü kolesterolü (LDL-K) düşürmek, iyi kolesterolü yükseltmek (HDL-K) özellikle şeker hastalarında (diabet) hiçbir işe yaramıyormuş! Profesör Henry Ginsberg diye biri kalp damar hastalıklarına yakalanma riskini ve bu hastalıklara bağlı olan kalp krizi ve beyin damarlarının tıkanması riskini ortadan kaldırmadığını söylemiş! ( Boş ver o söylesin dursun o profesör, sen onlara uyma bizim söylediğimize bak: “Diyabeti (şeker hastalığı), koroner kalp hastalığı gibi hastalığı olanlarda LDL-K değerinin 100 mg/dl’nin altında olması yeterli görülse de, artık bu değerler daha da aşağı çekilmektedir. Diyabeti ve koroner kalp hastalığı olan hastalarda LDL-K hedef değeri daha da düşük olup, 70 mg/dl hatta daha da düşük olması gerektiği yönünde yapılmış çalışmalar vardır…..”[9]. Bunun tersi iddiaları söyleyen sıradan kıytırık insanlar bunlar bilimden, bilim felsefesinden hiç anlamazlar. Türkiye’de de bunlardan 3–5 adet var, Amerika’da da var, zaten her yerde varlar, amip gibi bölünerek çoğalıyor bunlar…)

— Daha söylenmeyen birçok risk varmış bu ilaçlarda. Hormon bozukluğu, kanserle filan ilişkileri varmış, düşük kolesterol düzeylerinde de kanser oluyormuş insanlar. Bu ilaçlar koenzim Q10 seviyesini düşürüyor, insanlara zarar veriyormuş. ( Hepsi uydurma bunların kafaya takmayın böyle şeyleri, yapmayın canım, hem statin, hem de koenzim Q10 tableti veririz olur biter…)

— Kolesterol ilaçlarında böbrek yetersizliği filan ortaya çıkacağı söyleniyor[10], üstelik bunu[11] FDA midir nedir, onlar da söylemiş, buna ne diyeceksiniz? ( Boş ver onları, yarın ne söylediklerini unutur onlar. FDA’in neresi doğru ki, parayı bastıran her şeyi (!) yaptırır!...)

— Kolesterol ilaçları (statinler) damar sertliği ve kalp krizini engellemiyormuş, yapılmış en iyi (şişirilmiş ve abartılmış) araştırmalara göre rölatif risk değil, mutlak risk en az yüzde 1, en fazla yüzde 3 çıkıyormuş. Yani bu ilaçları kullanan yüz kişiden en az 1 kişi, en fazla 3 kişi fayda görüyormuş. İddialara göre ilacın (statinlerin) olumsuz riskleri, olumlu etkisinden çok ama fazlaymış ve ilaç şirketleri nedeniyle Sağlık Bakanlığı bu durumu bir türlü görmüyormuş, ülkenin milyonlarca doları boşuna uçup gidiyormuş. Kimse bu ilacın (statinlerin) yan etki ve risklerin hepsini birden toplayıp, iddia edilen kardiyolojik faydasıyla karşılaştırma gereği de duymuyormuş. Statinlerin sebep olduğu hayati risklerin hepsi birden değerlendirildiğinde, insanların çok daha fazla zarar gördüğünü iddia eden birileri de Türkiye’de varmış üstelik. Bu insanlar ‘yapmayın bu ilacı kullanmayın, kandaki yüksek kolesterol sorunu paradoksal bir şekilde hücre içindeki kolesterol eksikliğine bağlı[12]’ filan diyormuş çılgınlık değil mi bu. Çıldırmış mı bu insanlar, ne kadar sahtekârlar değil mi? Üstelik hücre içindeki kolesterol (steroid miktarı) zamanla azaldığı için, kana geçen kolesterol taşıyan partiküllerin (parçacıkların) sağlıklı oluşmadığını iddia ediyorlarmış. Söz konusu sağlıksız oluşan partiküllerin de (small LDL, okside LDL vs) hücrelerce kullanılmadığı için de zorunlu olarak kanda biriktiğini, bu durumunda (göreceli) kolesterol yüksekliği oluşturduğunu filan söylüyormuşlar. Yani bu ilaçlık bir iş değil demek istiyorlarmış. Ölüm oranlarına bakıldığında da kanda kolesterol düzeyi düşük değil, yüksek olanların daha uzun yaşadığını[13] iddia ediyorlarmış, gerçekten komik değil mi? 'İlaçlarla (statinlerle) hücre içinde kolesterol (ve steroid) sentezini durdurmayın: Siz insanları tedavi etmiyorsunuz, steroid yapımını durdurarak cinayet işliyorsunuz, hücre içi steroid sistemini tümüyle yok ediyorsunuz’ filan diyorlarmış! (Pardon, ne diyormuş bunlar nedir tam anlayamadım. Bir daha anlatır mısın? Yok, boş ver anlatma zaten bunları söyleyenler, statin ilaçlarını kötüleyenler hep kafadan bir şeyler sallıyorlar. Bunların hücre içi kolesterol ve steroid oluşum bilgileri beş para etmez, uyduruyor bu ilaç karşıtları!)

*******************

Sonuç:

Kör, dilsiz, sağır ayaklarına yatmayın, mazeretler üretmeyin ve bizi asla suçlamayın! Ne söylediğimizi bal gibi biliyorsunuz ve anladınız!

Bizce kolesterol ilaçları (statinler) bilim ve sağlık adına saçmalıktır. Ascomycetes grubuna ait mantarlarda (Penicillium, Candida, Arpergillus, Monascus puspurus vs) bulunan bu metabolik ürün (statin), bu mantarlara zarar veren, bu mantarları tüketen düşman canlının bütün hücre içi steroid sistemini yok edebilmek için evrimsel olarak gelişmiş bir savunma molekülüdür. (Dahası istenirse statinlerin yüksek dozlarıyla cinayet bile işlenir, biyolojik ve kimyasal silahlar bile yapılabilir!)

Yani…

Bu ilaçlarla sadece insanlardaki kolesterolü değil, canlının bütün steroid sistemini mahvediyorsunuz!

Asla unutmayın: Hücre içindeki steroid (kolesterol) üreten enzimler, hücre içi kolesterol konsantrasyonuna (yoğunluğuna) bağımlıdır, kandaki görmüş olduğunuz toplam kolesterole değil! Hücre içi kolesterol ve steroid üreten enzimlerin kanda partiküller üzerindeki kolesterol ile hiçbir ilişkisi yoktur[14], sizler bir illüzyona (yanılsamaya) saçma bir şekilde inanıyorsunuz? Lütfen gözlerinizi biraz açın: Hücre içi kolesterol senteziyle, kandaki kolesterol yüksekliğinin birbiriyle ilişkili olmadığını bile bile statin kullanamazsınız!

Sahi, hücre içi kolesterol miktarı ve kandaki kolesterol arasındaki farkı bildiğinize gerçekten bu kadar emin misiniz?

Biliyorsunuz; hücre içinde yeterli kolesterol konsantrasyonuna ulaşılmadan, hücre içinde yeterli miktarda steroidler (kadınlık, erkeklik hormonları, beyin steroidleri, D vitamini vs vs) asla yapılamaz. Kolesterol sentezi sırasında ortaya çıkan (Koenzim Q10 vs) birçok maddeden organizma yoksun kalır. Bunun ne anlama geldiğini ve sonuçlarını gerçekten düşünüyor musunuz? Söylenen ve açığa çıkan yan etkilere biraz daha yakından ve dikkatlice bakın, anlayacaksınız!

Bu ilaçlar öylesine bir saçmalıktır ki, hücre içi steroid (kolesterol) metabolizmasını ilaçlarla hücre içinde öldürdüğünüzde, ortaya çıkacak ‘mutlak hücresel ölüm’ sonucu göremeyecek kadar körleşirsiniz! Çünkü anlamsız bir şekilde hücre içindeki kolesterol konsantrasyonuna değil, kana bakarsınız! Bereket bazı hücrelerin (karaciğer) kendini yenileme (rejenerasyon) mekanizmaları var, bu mekanizma olmasaydı şimdiye kadar çoktan işiniz bitmişti. Bu ilaçları kullanan kişilerde bazı enzimlerin (AST, ALT, CK vs) neden yükseldiğini sanıyorsunuz? Asıl olumsuzluklar kendini yenileyemeyen hücrelere bağımlı organ ve dokularda (sinir sistemi vs) ortaya çıkıyor, artık bunu bari lütfen anlayın. Zaten statin ilaçlarının elde edildiği çeşitli mantarlar, bu ‘statin’ mekanizmasını çevresel düşmanlarının steroid metabolizmasını çökertmek, düşmanlarını bir şekilde öldürmek için evrimsel olarak geliştirmemiş miydi? Statinlerin büyük mucidi Akira Endo bu ilacı ‘penisilin’den esinlenerek aramadı mı? Akira Endo, Penicilim citrinum adlı mantardan ilk statini elde etmişti hatırlayın. A. Endo, geçmiş anılarını anlatırken “Doğada bulunan bazı mikroorganizmalar, sterol veya diğer mevalonik asit türevleriyle beslenen diğer mikroorganizmalardan (kendileri) korunabilmek amacıyla HMG-CoA redüktaz inhibisyonu yapan metabolitler üretiyor olmalıydılar diye düşündüm” dememiş[15] miydi acaba? Yani söz konusu mantarlarda bulunabilen bu metabolik (statin türevi) ürünler, sadece ve sadece mantarların doğal düşmanlarının tüm steroidlerini yok etmek, böylece kendine düşman olanı öldürmek, onlara karşı (genetik) avantaj sağlamak amacıyla evrimsel olarak gelişmemiş miydi?

Memeli bir canlı da, bütün bir steroid metabolizmasını çökertmenin ne anlama geldiğini şu an bilmiyorsanız bile, biraz mantıklı olun ve yan etkileri asla küçümsemeyin, biraz aykırı seslere kulak verin.

Bu ilaçlarla (statinlerle) yapılan sözde kardiyolojik tedavi metodunun kaç kişiye Nobel ödülü kazandırdığını elbette bizde biliyoruz, ama bu bizi hiç ilgilendirmez, kendilerine afiyet olsun!

Kimseye düşman değiliz, kimseyle bir alıp veremediğimiz yok. Fakat bize göre yanlış olanı açıklamak için, biz sadece kendi üzerimize düşeni yapıyoruz.

Sağlık Bakanlığı yetkililerini bir kez daha buradan uyarıyoruz: Statin ilacının ateroskleroza (damar sertliğine) bağlı kalp hastalıklarındaki (mutlak) faydası sadece % 1–3 arasında değişir. Yani ilacı kullanan her yüz kişiden 1 veya en fazla 3 kişi fayda görür, geriye kalan 97 kişi hiçbir fayda görmez[16], boşu boşuna ilaç kullanır ve Türkiye’nin milyonlarca dolarları uçar gider!

Lütfen vakit geçirmeden konuyu gündeme alın, karşılaştırın ve araştırın; bu ilacı (statinleri) kullanan kişilerde oluşacak birbirinden farklı yan etkilerin genel toplamı nedir? Yani toplam yüz kişide, ne gibi yan etkiler ortaya çıkıyor? Toplam yan etki miktarı yüzde kaç?

Gerçekten, hücre içi kolesterol ve steroid ilişkilerini biliyor musunuz, yoksa birçok ülke gibi ilaç şirketlerinin ve kapitalizmin emperyalist ilaç oyununa sizde teslim mi olacaksınız?

Kolesterol düşürücü ilaçlarla (statinlerle) sadece kolesterolü değil, hücre içinde bütün steroidlerin oluşumlarını da yok ettiğinizin gerçekten de farkında mısınız, ben sadece bunu bilmek istiyorum, kimsenin yerinde, yurdunda, koltuğunda gözümüz yok! Memeli canlılardaki hücre içi steroid (kolesterol) metabolizmasını yok etmenin, ortadan kaldırmanın oluşturduğu kar-zarar hesabını tutabilecek kadar kendinizi çok akıllı mı sanıyorsunuz?

Özellikle konusunda uzman olduğunu düşünenler hiç utanmadan, sıkılmadan bu olumsuz ve öldürücü yan etkileri anlamak istemiyor, görmüyor ve küçümsüyor!

Statin severlere son bir şey söylemek istiyorum: Haklısınız, sizler bize gülüyorsunuz, bizler de size gülüyoruz. Benim bir şikâyetim yok, karşılıklı gülüşmek eğlenceli oluyor zaten. Fakat unutmayın; burada önemli olan son gülenin kim olacağıdır ki, bunu zaman yavaş yavaş gösteriyor ve göstermeye devam edecek…

İsterseniz utanmayın itiraf edin: Hücre içi kolesterolü ve memeli canlılardaki steroidlerin önemini belki biliyordunuz, ama kolesterolün hücre içi ve kandaki çalışma mantığını gerçekte hiç bilmiyordunuz!

Sakın biliyoruz demeyin!

Bilseydiniz, bu ilaçları (statinleri) insanlar üzerinde kullanmaya cesaret edemezdiniz!



ÖNEMLİ NOT: Hücre içinde kolesterol sentezinde görev alan bir çok enzim aktivitelerinin yüksek olması, kolesterolün hücre içinde yeterli miktarda olmadığını gösteriyor ve araştırmacılar bu noktayı unutuyorlar. Hücre içi enzim aktivitesiyle kan kolesterol yüksekliği arasında (aptalca) bağlantı kurmaya çalışıyorlar.... Oysa hücre içi ve kandaki toplam kolesterol birbirinden çok farklı... Anlayana tabii ki...

Mevlüt Durmuş

Biyolog

28 Mart 2010

www.kolesterolmasallar.blogspot.com

KAYNAK VE DİPNOTLAR

[1] www.beslenmebulteni.com (Prof. Dr Ahmet Aydın)

[2] http://www.ahmetrasimkucukusta.com/ (Prof. Dr Ahmet R. Küçükusta)

[3] http://www.dailymail.co.uk/health/article-1226238/Side-effects-alert-statin-users-drug-linked-depression-memory-loss.html Side-effects alert for all statin users as drug is linked to depression and memory loss

[4] http://www.iyilikguzellik.com/artikel.php?artikel_id=105

[5] Do, Catherine et al (2009). Statins and Erectile Dysfunction: Results of a Case/Non-Case Study using the French Pharmacovigilance System Database. Drug Safety: 1 July 2009 - Volume 32 - Issue 7 - pp 591-597
doi: 10.2165/00002018-200932070-00005. (Abst).

[6] Naveed Sattar et al. (2010). Statins and risk of incident diabetes: a collaborative meta-analysis of randomised statin trials. The Lancet, Volume 375, Issue 9716, Pages 735 - 742, 27 February 2010 (ABST)

[8] The ACCORD Study Group(2010). Effects of Combination Lipid Therapy in Type 2 Diabetes Mellitus. N Engl J Med. Published at www.nejm.org March 14, 2010 (10.1056/NEJMoa1001282)http://content.nejm.org/cgi/content/full/NEJMoa1001282

[9] TKD (Türk Kardiyoloji Derneği) sitesinden. http://209.85.129.132/search?q=cache:JfWd6A2bK-4J:www.tkd.org.tr/cg/005/%3Fp%3Dtib+KOLESTEROL+%C4%B0LA%C3%87LARI+%C5%9EEKER&cd=4&hl=tr&ct=clnk&gl=tr

[11] http://www.msnbc.msn.com/id/35949601/ns/health-heart_health/

[12] Mevlüt Durmuş (2009). Kolesterol ve Akıl Oyunları. Hayykitap. İstanbul.

[13] Tamara B. Horwich et al (2008). Cholesterol levels and in-hospital mortality in patients with acute decompensated heart failure. Am Heart J 2008; Advance online publication. http://www.ahjonline.com/article/S0002-8703(08)00571-1/abstract

[14] Mevlüt Durmuş (2009). Kolesterol ve Akıl Oyunları. Hayykitap. İstanbul

[15] TKD sitesi (http://www.tkd.org.tr/pages.asp?pg=:dergi/dergi_content&plng=tur&id=1600&dosya=155)

[16] TKD (bkz. http://www.tkd.org.tr/cg/005/?p=masaldegil)

14 Mart 2010 Pazar

İyi kolesterolü yükseltmek (HDL-k) hiçbir işe yaramıyor(muş)!...


Bazen haklı çıkmak sevindirmez,

tam tersine sizi üzer...

(Amerika'yı yeniden keşfedenlere...)



İyi kolesterolü yükseltmek (HDL-k) hiçbir işe yaramıyor(muş)!...

Bazılarına yeni gibi gelecek bilgiler, bizi ve sitemizi takip edenler için ‘miş’li geçmiş zaman hikayesi…

Uzun zamandır devam eden ‘ACCORD’ adlı çalışmanın[1] sonuçları nihayet yayınlandı, sonuçlar bize göre normal. Fakat özellikle ‘şekeri yüksek hastalara ille de kolesterol ilacı yazacağım, HDL’yi yükseltirsem bütün sorunlar bitecek’ diyenleri oldukça üzecek. Profesör Henry Ginsberg ve ekibinin çalışmalarına göre, iyi bildiğimiz ve bizi koruyacağını düşündüğümüz HDL’yi yükseltmek; özellikle şeker hastalarında hiçbir işe yaramıyor, kalp damar hastalıkları riskini azaltmıyor, beyin damarlarının tıkanmasını da engellemiyor[2].

Bu durumu daha önce Prof. Dr Ahmet Aydın, Prof. Dr Altan Onat ve bizler defalarca söylemiştik[3]. Fakat bizi dikkate almayıp “mutlaka yabancı kaynak-araştırma istiyorum” diyen bazı uzmanlarımız biraz sıkılacaklar!...

Haberin basına yansıması şöyle:Klinik deneyler, şeker hastalarında iyi kolesterolü artırmanın ve tansiyonu normal seviyeye indirmenin, şeker hastalarını kalp ve damar hastalıklarına yakalanma riskine karşı korumadığını gösterdi. ABD hükümeti tarafından finanse edilen "Action to Control Cardiovascular Risk in Diabetes" (ACCORD) adlı geniş bir araştırmanın çerçevesinde, ABD ve Kanada'da yaşayan, 40 ile 79 yaş arasındaki 10 binden fazla şeker hastası üzerinde yapılan iki önemli klinik deneyin neticeleri bugün yayımlandı. Bu hafta sonu ABD'nin Georgia eyaletindeki Atlanta kentinde Amerikan Kardiyoloji Koleji'nin 59'uncu yıllık konferansında açıklanan neticelere göre, hastalar 5 yıl boyunca iki antilipemik ilaç grubu olan statin ve fibrat kombinasyonu tedavisine tabi tutuldu ve tansiyonları normal seviyeye indirildi. Düşük yoğunluklu lipoprotein kolesterol yani "kötü kolesterol" (LDL) düzeyini düşüren en etkin ilaçlar statinlerdir. Fibratlar ise yüksek yoğunluklu lipoproteinleri yani "iyi kolesterol" (HDL) düzeyini artırır. Deneyleri yürüten yetkililerden ve New York Columbia Üniversitesinden Profesör Henry Ginsberg, deneylerin, statin ve fibrat kombinasyonu tedavisinin risk taşımadığını ama bu tedavinin şeker hastalarında kalp damar hastalıklarına yakalanma riskini ve bu hastalıklara bağlı olan kalp krizi ve beyin damarlarının tıkanması riskini ortadan kaldırmadığını gösterdiğini vurguladı.’[4]

Biz bunu yıllardan beri biliyorduk, hiç şaşırmadık[5] aslında….

Şimdi bize düşen basit görev ise bazılarına sadece ‘günaydın’ demek…

Günaydın beyler!

Günaydın Amerika…...


Mevlüt Durmuş

Biyolog

www.kolesterolmasallar.blogspot.com


KAYNAK VE DİPNOTLAR

[1] http://www.nhlbi.nih.gov/health/prof/heart/other/accord/q_a.htm

[2] http://content.nejm.org/cgi/content/full/NEJMoa1001282

[3] http://kolesterolmasallar.blogspot.com/2009/12/iyi-kolesterol-hdl-kolesterol-nasl-kotu.html

[4] http://www.sabah.com.tr/Dunya/2010/03/14/iyi_kolesterolu_artirma_ise_yaramiyor

[5] Mevlüt Durmuş(2009). Kolesterol ve Akıl Oyunları. Hayykitap. İstanbul

3 Mart 2010 Çarşamba

Kadınlarda menopoz dönemi geciktirilebilir fakat….


Menopoz sorunu östrojenle
ilişkilidir, östrojen hormonu hücre içinde
yeterli kolesterol olmadan oluşamaz...

Kadınlarda menopoz dönemi geciktirilebilir fakat….

Menopoz konusu elbette, sadece ve sadece kadınlarda hormon değişimlerine östrojene bağlanamaz, menopozu dönemi çevresel ve genetik birçok faktörle ilişkili olabilir.

Fakat bu durum menopoz dönemlerinde ortaya çıkan hormon (steroid) değişimlerinin, özellikle kadınlarda ortaya çıkan östrojen azlığının önemi hiçbir zaman azaltmaz. Östrojen (ve testosteron) azlığı, menopoz dışında birçok hastalığın habercisi olabilir ve bu hastalıklarda arasında elbette damar sertliği (ateroskleroz) da vardır.

Yaşlanma sürecinde ortaya çıkan ve vücudumuzu menopoz (veya adropoz) dahil her alanda etkileyen steroid azlığı (steroidopenia) konusunu ‘ kolesterol konusundaki önyargılarımızdaki çarpık bilim anlayışı’mız nedeniyle nedense açıklığa kavuşamıyor. Çarpık kolesterol[1] anlayışımız kısa vadede hiç azalmayacak gibi duruyor, sadece bizde değil bütün dünyadaki gelişmeler şimdilik bunu gösteriyor. İnsanlar kolesterol yüksekliği nedeniyle, kandaki östrojen seviyesinin azaldığını düşünmek gibi korkunç bir yanılgıya kapılıyorlar, bu konuda sayısız yayın yapıyorlar.

Oysa durum farklı!

Birçok bilim adamı özellikle östrojen gibi hormonların sadece hücre içinde ve sadece kolesterol molekülünden yapıldığı unutmuş görünüyor, anlamak istemiyor.

Aslında östrojen ve steroid azlığı konusu her bireyin anlayabileceği basit bir akıl oyunudur, bazı uzmanlarca iddia edildiği gibi çok karmaşık bir mekanizmaya sahip değildir!

Eldeki veriler şunlardır:

1.Yaşlanma sürecinde kadınlarda östrojen, erkeklerde testosteron hormonu azalıyor.

2. Bütün steroid hormonlar ise kanda değil, tam tersine mutlaka hücre içinde yapılıyor.

3. Hücre içinde steroid hormon yapımları için mutlaka kolesterole ihtiyaç duyuluyor, hücre içinde yeterli miktarda kolesterol molekülleri yoksa östrojen ve testosteron gibi steroid moleküller yapılamıyor.

4. Kolesterol molekülü sadece hücre içinde bazı organellerin (örn.mitekondri, ER vs) yardımıyla farklı steroidlere, örneğin östrojene dönüştürülüyor.

Menopoz gibi steroid eksikliği sorunları için en önemli anahtar kelime ‘hücre içi kolesterol eksikliği’dir. Ve öyle sanıyorum ki bu tanımı ilk defa Türkiye’de biz kullandık[2]. Kolesterol konusundaki önyargılar nedeniyle, zamanla hücre içinde ortaya çıkan steroid azlığını, hücre içi kolesterol eksikliği temelinde kavrayabilmek ve kabul edebilmek bazı bilim adamları açısından oldukça zor görünüyor. Çünkü onlar hücre içi kolesterol düzeyi ve kan kolesterol düzeyi arasında bir paralellik olduğunu düşünüyorlar; oysa tam tersine hücre içi kolesterol miktarıyla kan kolesterolü arasında ters orantı var: Yani kan kolesterolü yükselirse, hücre içi kolesterol mecburen[3] ve paradoksal olarak azalır! Günümüz uzmanları ise bu gerçeğe kulaklarını tıkamış[4] ve üç maymunu oynamaya devam ediyorlar. Dahası bazı (damar sertliği vs) hastalıkları gerekçe göstererek, hücre içinde kolesterol yapımını bazı ilaçlarla (statinlerle) durdurmaya devam ediyorlar: Bu bizce bilim ve tıp adına utanç verici bir ‘tedavi’ anlayışı...

Organizmada steroid eksikliklerine bağlı hastalık gelişimlerini kavramak için hücre içi kolesterol ve kan kolesterolünü mutlaka birbirinden ayırmak zorundasınız! Kan kolesterol yüksekliği ve hücre içi kolesterol miktarlarının birbirlerinden çok farklı konular[5] olduğunu kavramadan bu sorun asla çözülemez!

Yaşlanma sürecinde ortaya çıkan menopoz gibi sorunları çözebilmenin, bu süreci geciktirebilmenin tek yolu günümüzde kullanılan kolesterol teorisini değiştirmek, daha doğrusu söz konusu teoriyi yenilemektir.

Ve sizde takdir edersiniz ki, bu oldukça zor!

Daha önce de defalarca söylediğimiz[6] gibi; hücre içinde (sitoplazmada) ortaya çıkan kolesterol eksikliğini görmeden, organizmamızda yaşlanma sürecinde ortaya çıkan steroid azlığına bağlı menopozu ya da andropozu anlamanız ve kavramanız hiçbir aşamada mümkün değil. Bu konuyu sağda solda atılan ‘kolesterol çok zararlı’ nutuklarıyla da asla çözemezsiniz. Sadece kandaki kolesterol yüksekliğine bakarak hastalara kutularca ilaç kullandırmanız, hücre içi steroid (ve kolesterol) eksikliğine hiçbir çözüm getirmeyeceği gibi insanlara inanılmaz zararlar veriyor olsa da, bunu önyargılar nedeniyle bir türlü göremezsiniz. Menopoz olgusunda olduğu gibi yaşlılık ya da yaşlılığa geçiş dönemlerinde hücre içinde kolesterol yapımını ilaçlarla (statinlerle) durdurmak, organizma açısından cinayetten başka bir şey değildir..

Çünkü östrojen gibi hormonlar hücre içinde ve sadece kolesterolden yapılır!…

Ve unutmayınız ki kanda görülen kolesterol yüksekliği, hücrelerin aşırı kolesterol yapımı ile ortaya çıkmaz! Kanda çeşitli nedenlerle (!) kullanılmayan partiküllerin kanda birikimi nedeniyle kolesterol yüksekliği oluşur, yani kandaki kolesterol yüksekliği görecelidir, kandaki kolesterol yüksekliğinin hücresel steroid (kolesterol) üretimiyle ilişkisi yoktur.

Kanda çeşitli nedenlerle (small LDL, LDL reseptör hataları vs) kullanılamayan partikül kaynaklı, tek parametredeki kolesterol birikimleri elbette farklı hastalıklar için örneğin ateroskleroz (damar sertliği) için ‘tanısal anlamda’ önemli olabilir. Dahası kandaki aşırı partikül birikimi farklı hastalıklarında temeli olabilir. Fakat unutmayın, partikül ve kolesterol birikimleri aşırı hücresel üretimle ortaya çıkmaz. Partikül birikimi nedeniyle oluşan (göreceli) kolesterol yüksekliği bu nedenle önemli bir tanısal anlam taşıdığı için, doğrudan kolesterol moleküllerini hedef alan bir tedavi gerektirmez. Kısaca bu süreçte kolesterol molekülleri suçlu ilan edildikten sonra çarmıha gerilip, doğrudan kolesterol molekülleri ‘hastalık yaptığı’ gerekçesiyle suçlanamaz. Güncel tedavi yaklaşımlarında hücre içinde kolesterol yapımını (ilaçlarla) engellemek, bizce bilim adına saçmalamaktan başka bir işe yaramaz.…

Günümüzde bilim adamı olduğunu iddia edenlerin hatası tanımadan ve anlamadan bir molekülü yani kolesterolü çarmıha germiş olmasıdır!

Biyolojik açıdan canlı organizması muhteşem bir sistemdir ve bu sistemde hiçbir şey göründüğü gibi değildir.

Sadece yetenekli ve insanların kavrayabileceği bilimsel paradoks şudur: Kanda birikmesine rağmen kolesterol, kandan hücrelere (karaciğer) geçmemiştir, hücreler açısından kolesterolün mutlaka hücre içinde yeterli olması önemlidir. Hücre içinde yeterli kolesterol yoksa, kolesterolden yapılan hormonlar ve partikül oluşumları mutlaka eksik kalır. Bunun içinde kandan, hücreye geçmesi gereken kolesterol moleküllerine ihtiyaç vardır, fakat aynı zamanda kandan hücreye kolesterol geçişinde de sorunlar (small LDL, LDL reseptör bozuklukları vs) vardır. Bu nedenle kanda ne kadar yüksek olursa olsun, yaşlanma sürecinde hücre içindeki kolesterol konsantrasyonu hızla azalır. Bir hocamın da söylediği gibi, kolesterol açısından bakıldığında ‘denizin ortasında susuzluktan ölmek’ zorunda kalmakla bu durum hemen hemen aynı şeydir.

Kendini bilimci görenlerin hatası şudur: Hücreler bazı üretimleri için kolesterole çok fazla ihtiyaç duysa da, çeşitli nedenlerle ortaya çıkan (small LDL, LDL reseptör hataları vs) hatalar nedeniyle kandaki kolesterolü istese de kullanamazlar. Ve kanda kolesterol birikimi günden güne artarken, kanda östrojen (steroid) seviyesi de azalmış olur. Partiküller üzerinde bulunmak zorunda olan kolesterol molekülleri hücre içine (karaciğer) tekrar geri dönmeyi başaramamış, böylece hücrelerde kolesterol açığı oluşmuştur…

Kanda kolesterolünüz yükselirse, bilin ki hücre içinde kolesterol molekülleri (konsantrasyonu) mutlaka azalıyor!

Ve östrojen gibi moleküllerin hücre içi yapımlarında da eksiklikler ortaya çıkıyor, kadınlarda menopoz olgusu da bu nedenle daha büyük bir hızla gerçekleşiyor. Yani kanda biriken, çoğalan ve hücre içine giremeyen kolesterol molekülleri, hücre içine girebilse (!) östrojenle ilgili sorunlar ortadan kalkabilir, menopoz ve östrojen ilişkisi açıklığa kavuşturulablir!...

Yani, menopoz dönemine geçiş bir anlamda geciktirilebilir!

Peki, sizce canlılık için hangi kavram nerede değerlidir?

Kan kolesterolü miktarı mı, yoksa hücre içi kolesterol miktarı mı daha önemlidir?

Bizim ortaya attığımız[7], bazılarınca hiç görülmek istenmeyen, anlaşılamayan paradoksun temeli işte budur!

Menopoz, andropoz veya yaşlanma, tümüyle engellenmese de bize göre geciktirilebilir bir durumdur, erken menopoz ise bizce bir kader değildir!

Ama öncelikle, hücre içindeki kolesterol miktarının zamanla azaldığı görün! Hücre içi kolesterol ve kan kolesterolü arasındaki farkı, kandaki yüksek kolesterolün hücresel açıdan üretimle ilgili bir sorun değil, kanda oluşan partikül birikimiyle ortaya çıktığını kavrayın…

Bundan sonra yapılması gereken bilimsel çalışmalar artık sizin için yorucu bir çalışma değil, bir çocuk oyuncağı olacak, günümüzdeki bir çok tartışma da bitecektir…


Mevlüt Durmuş

Biyolog

03 Mart 2010

www.kolesterolmasallar.blogspot.com


Kaynak ve Dipnotlar


[1] http://www.hurriyet.com.tr/yasasinhayat/13936442.asp?gid=245

[3] http://kolesterolmasallar.blogspot.com/2009/11/kolesterolunuz-yuksek-ckarsa.html

[4] M. Durmuş (2009). Kolesterol ve Akıl Oyunları. Hayykitap. İstanbul

[6] http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=95365

[7] Mevlüt Durmuş (2009). Kolesterol ve Akıl Oyunları. Hayykitap. İstanbul