17 Ocak 2010 Pazar

Siz hangi kolesterol yalanına inanmıştınız?



Bazıları sürekli yalan söyleme
ihtiyacı hissediyorsa, siz de
sürekli gerçekleri söyleme ihtiyacını
hissetmek zorundasınız.




Siz hangi kolesterol yalanına inanmıştınız?


Yalan 1: Kişinin kolesterol düzeyi ne kadar yüksek çıkarsa kalp hastalıkları ve kalp krizi geçirme ihtimali de o kadar yüksektir.
Gerçek: Yüksek kolesterol düzeyleriyle kalp hastalıkları, kalp krizi arasında doğrusal bir bağıntı yoktur. Bu iddiaların bilimsel bir değeri de yoktur. Kalp krizi geçiren hastaların yarısından fazlası normal[1] ya da düşük kolesterole sahiptir[2]. Yani kolesterol yükseldikçe kalp krizlerinin de artacağı iddiası bilimsel değildir. Dahası yaşlılar üzerinde yapılan bazı araştırmalarda tek parametrede kolesterolü düşük olan insanlarda ölüm oranları (mortalite) daha yüksektir, kolesterol yükseldikçe ölüm oranı azalır[3].

**********************************

Yalan 2: Genetik kolesterol yüksekliğinde, ilaç kullanmak (statin) dışında yapılacak hiç bir şey yoktur.
Gerçek: Genetik kolesterol yüksekliğinin çözümü vardır ve ilaçlar (statinler) bir dayatmadır, aslında Sağlık Bakanlığı bu konuda uyarılmalıdır. Bütün genetik hastalıklar, en az bir hücre, doku veya organla ilişkilidir. Genetik bir hastalıklarla ilişkili olan organ kesin olarak belirlenmişse, söz konusu organın değiştirilmesi söz konusu genetik hastalığı tümüyle ortadan kaldıracaktır. Genetik kolesterol yüksekliğinde, özellikle çocuklarda ortaya çıkan genetik kolesterol yüksekliğinde mutlaka karaciğer nakli anne, baba veya yakın akrabalardan denenmelidir. Elbette karaciğer naklinde organ bulmak gibi çeşitli zorluklar olsa da, genetik kolesterol yüksekliğinin tedavisi imkânsız değildir. Böyle bir karaciğer nakil yapıldığında, karaciğerdeki partikül (ve kolesterol) yıkımlarıyla ilgili (anabolik değil katabolik) sorunlar tamamen ortadan kalkar ve kolesterol değerleri normale döner.. ‘Kolesterol ve Akıl Oyunları’ kitabında da belirttiğimiz gibi, işini gerçekten bilen uzmanlarca genetik kolesterol yüksekliklerinde karaciğer nakli zaten günümüzde de yapılıyor[4], sadece bazı doktorlar ve kardiyologlar kolesterol bilgilerini güncellemediği, yeni bilgileri takip edemediği için genetik kolesterol yüksekliğinde ‘karaciğer nakli’ konusunu henüz yeterince bilmiyor olabilir. Sağlık Bakanlığı özellikle çocuklardaki genetik kolesterol yüksekliğinde 'karaciğer nakli'ni zorunlu hale getirmelidir.

********************************

Yalan 3: Kolesterol yüksekliği mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır ve kolesterol molekülleri doğrudan suçludur.
Gerçek: Kolesterol yüksekliğinin kendisi (tek parametrede) bir hastalık değildir, fakat size hasta olan organ hakkında temel bilgileri verebilir. Hasta olan organ aslında karaciğer organı ve karaciğer hücreleridir. Aslında bu tanım tam yeterli ve çok anlaşılır değil, konunun anlaşılması için bunu biraz açalım, çünkü insanlar ‘kolesterolün bir hastalık olduğu’ konusunda gerçekten çok kötü bir şekilde kandırılıyor. Karaciğer hücrelerinde lipit ve kolesterol metabolizmasının iki önemli ayağı vardır; tıp dilinde anabolizma yani lipit yapımları denilen birinci ayak, katabolizma yani lipitlerin kandan uzaklaştırılması denilen ikinci ayak, lipitler ve kolesterol ile ilişkili sistem bu ayaklar üzerinde yürür. Başka türlü karaciğerde lipitlerle ilgili işler yürümez. Karaciğer hücreleri hem yağlarımızı taşıyan partiküllerimizi (LDL, VLDL) üretip kana verir hem de söz konusu partikülleri kandan tekrar geriye toplar. Yani karaciğerimizdeki hücreler, kolesterol ve yağlarla ilgili iki işi birden yapar. Sorun veya sorunların hepsi olmasa da (?) çoğu, yağlar ve partiküllerimiz karaciğer tarafından üretilirken değil, partiküllerin tekrar karaciğer tarafından geriye alınması, partiküllerin toplanması sırasında ortaya çıkar. Karaciğer hücrelerinde partiküllerin geri toplanması sırasında çeşitli nedenlerle (small LDL, LDL-reseptörleri vs) aksamalar ortaya çıktığında kandaki toplam kolesterolünüzün yükselmesi bu nedenle kaçınılmazdır. Bu durumu bir taraftan dolan, bir taraftan da boşalan bir havuz olarak düşünün[5] havuzu dolduran musluklarda fazladan bir akış söz konusu değil havuzu dolduran musluklarınız normal çalışıyor, fakat havuzu boşaltan mekanizmanız tıkandığı için havuzunuzda sürekli olarak taşıyor, yani toplam kolesterolünüz sürekli yükseliyor. Burada araştırmacılarda korkunç bir yanılgıya, bilimsel bir yanlışa, bir illüzyona (göz yanılması) kanıyorlar. Havuzun sürekli dolup taştığı doğru, fakat havuzun taşma nedeni havuzu dolduran muslukların çok açık olması değil, havuzu boşaltan muslukların tıkalı olması…. Günümüz tıp dünyasının doktorları ‘kolesterol yüksekliğinin kendisini bir hastalık olarak’ gördükleri için havuzdaki suyun taşmasını önlemek adına saçma sapan yöntemlere (statinlere) başvuruyorlar, yapılmaması gerektiği halde havuzu dolduran muslukları kapatıp havuzun kirlenmesini, pislenmesini sağlıyorlar. Bu tip sözde tıbbi yöntemler, bildiğiniz gibi asla soruna gerçek bir çözüm getirmediği gibi, yöntemlerdeki saçmalıklar başka ve çok farklı sorunlara da yol açabiliyor.

*************************************
Yalan 4: Kolesterol düşürücü ilaçların (statinlerin) yan etkileri abartıldığı kadar yüksek değildir.
Gerçek: Kolesterol düşürücü ilaçların yan etkilerini küçümsemek, hücre içindeki kolesterolün, organizmadaki bütün steroidlerin temeli olduğunu unutmak, bizce bilim adına utanç verici bir durumdur. Fakat bu durum ve umursamazlık çok yakında değişecek[6] gibi görünüyor[7]. Unutmamamız gereken nokta şu; kandaki aşırı miktarda kolesterol yüksekliği her şeyden önce aşırı hücresel kolesterol üretimi nedeniyle ortaya çıkmış bir sorun değildir. Bu nedenle hücre içinde kolesterol üretimini ilaçlarla (statinlerle) durdurmak, bilim adamlarında olması gereken bilimsel ‘mantık’ ve bilimsel ‘tedavi’ ilkeleriyle çatışır. Hücre içinde aşırı kolesterol üretimiyle ilgili bir sorun olsa, hücre içinde kolesterol sentezinin (yapımının) ilaçlarla (statinlerle) durdurulması belki mantıklı bir tıbbi yaklaşım olabilirdi. Oysa kandaki kolesterol yüksekliği üretim nedeniyle değil, kullanılmayan, kanda biriken partiküller ve kolesterol nedeniyle ortaya çıkıyor. Bu şu duruma benzer; bir tren kazasında bir insanın ayağının kopması kötü ve istenmeyen bir durumdur fakat hastayı tedavi ediyorum diye hastanın sağlam olan ayağını kesip ayak boylarını eşitlemeye çalışmak saçmalıktır. Bu nedenle kolesterol düşürücü ilaç (statin) kullanmak hastanın sağlam ikinci ayağını kesmek kadar saçmadır ve bu durum asla bir tedavi değil, kişinin kendini ve insanları kandırmasıdır. Söz konusunu ilaçların hücre içinde kolesterol yapımının engellenmesi çok farklı sorunlara, hücre ölümlerine yol açar[8]. Bu arada kolesterol sentezi sırasında (Koenzim Q10 vs) ve kolesterolden yapılan birçok hormonun (testosteron, östrojen vs) bu ilaçlarla azaldığını, hormon eksikliğinin[9] birçok hastalıkla ve erken ölümlerle ilişkili olduğunu da unutmayın[10].

***************************************

Yalan 5: Yüksek kolesterol, karaciğer hücrelerinin fazla kolesterol yapımıyla (anabolik) nedenlerle ortaya çıkar. Dolayısıyla, karaciğer hücreleri fazla kolesterol ürettiği için kanda kolesterol yükselir.
Gerçek: Kolesterol gibi her açıdan hayati derecede önemli bir steroid molekülün, yaşlandıkça karaciğer hücrelerince fazla üretildiği iddiası, son derece mantıksız ve saçma bir iddiadır. Böylesine değerli bir molekülün hücresel üretim yönünden bir fazlalığının olduğunu düşünmek çok ciddi, affedilmesi oldukça zor bir bilimsel yanılgıdır. Bu konuda otorite olduğunu, kolesterol konusunu çok iyi bildiğini iddia edenlerin anlamadığı nokta şudur: Kandaki yüksek kolesterol değerleri fazla hücresel üretim nedeniyle ortaya çıkmaz, araştırmacılar bu durumu bir türlü anlamadı veya biz anlatmayı beceremedik[11]. Yani karaciğer normal hızla üretmiş olduğu partikülleri (HDL, LDL vs) ve kolesterolü, çeşitli nedenlerle (küçük LDL, LDL reseptör hataları vs) aynı hızda tüketemez. Bu nedenle kandaki partiküllerin oluşturduğu birikimi karaciğer hücreleri ortadan kaldıramaz, doğal olarak da kanda partikül ve kolesterol yüksekliği başlar[12]. Fakat unutmayın, ortaya çıkan bu kolesterol yüksekliğinin hücresel kolesterol üretimi ile hiçbir ilişkisi yoktur. Hücresel kolesterol üretimi dikkate alındığında bu gerçek bir yükseklik değildir, tamamen kan kolesterol ölçümlerinde ortaya çıkan göreceli bir durumdur. Kolesterol yüksekliği karaciğer hücrelerinin fazla kolesterol üretmesiyle ilgili değil, üretilen miktarda tüketimin gerçekleşmemesinden kaynaklanır. Yani aslında hücre içinde kolesterol eksikliği vardır. Karaciğer hücrelerinin kana verilmek üzere fazla kolesterol ürettiği iddiası bilim dünyasının bizce en komik yalanıdır.

***********************************************


Yalan 6: Yüksek kolesterol ve kandaki yağlar damarlarda birikir, damarları sertleştirir ve damarları tıkayarak kalp krizlerine neden olur.
Gerçek: Her şeyden önce unutmamanız gereken son derece önemli bir nokta var; kanda tek başına damarları tıkayabilecek, tek başına damarlarda dolaşabilecek, tek başına damarlarda birikime yol açacak kolesterol ve yağlar yoktur. Çünkü kandaki bütün yağlar ve kolesterol sadece ‘lipoprotein’ adı verilen partiküller (HDL, LDL, VLDL vs) üzerinde bulunurlar. Ayrıca kolesterol molekülünün damarlarda tek başına sertleştirme yapması da hiçbir noktada mümkün değildir. Hücrelerde ve damarlarda sertleşme özelliği, savunma hücrelerinin etkisiyle (makrofajlar) damarlarda özellikle kalsiyum birikmesiyle[13] birlikte ortaya çıkmak zorundadır. Bu olaya damarlarda kalsifikasyon veya damarlarda sertleşme (ateroskleroz) adının verilmesinin asıl nedeni budur. Damarlarda kalsiyum birikimi, damar sertliği olgusunda birinci derecede evrensel bir risktir[14]. Ve daha da önemlisi damarlarda kalsiyum birikimi yüksek ya da düşük kolesterol düzeylerinden tamamen bağımsızdır. Bu nedenle aterom plaklarının, yani damarları tıkayan tıkaçların yapısında en az % 50 kadar kalsiyum vardır. Damarlarda ‘Kalsiyum’ miktarının ölçülmesi damar sertliği olgusunu en doğru yöntemdir. Damarlarda biriktiği iddia edilen kolesterol miktarının, bütün aterom plaklarındaki miktarı sadece ve sadece % 3 kadardır, fakat kolesterol konusundan çıkar sağlayan gruplar damarda biriken aterom plaklarındaki % 50 Kalsiyum, % 47 de farklı hücre bileşenlerini insanlara söyleme gereğini hiç hissetmezler. Sadece partiküller üzerinde ve hücre yapısında rastlantısal zorunluluk olarak bulunması gereken % 3 lük kolesterol miktarının damarları tıkayabildiğini (?) iddia ederler ki, bu son derece düşündürücüdür. Yani damarlarda kolesterol, yağ birimi dedikleri olay kocaman ve kuyruklu bir yalandır, damar sertliğinde özellikle büyük oranda kalsiyum birikimi vardır fakat bunu çoğu insan bilmez.

*****************************

Yalan 7: Etlerdeki görünen yağlar pişirilmeden önce ayrılmalı, sakatat tüketimi çok azaltılmalıdır. Sosis, salam, sucuk gibi işlenmiş et ürünleri doymuş yağları fazla içerdiğinden az tüketilmelidir. Tavuk, hindi ve balık eti koyun ve sığır etine tercih edilmeli. Kızartma yerine ızgara, haşlama, buğulama gibi pişirme şekilleri kullanılmalıdır. Balık eti kalp sağlığı açısından en yararlı ettir. Ancak balık yağını ilaç olarak almak doktorunuz tarafından tedavi olarak verilmemişse önerilmez. Karides ve kabuklu deniz hayvanları kolesterolden zengindir. Tahıl, sebze ve meyve tüketimi arttırılmalıdır. Bu besinler yağdan fakir vitamin ve posadan zengindirler. Eriyebilen posanın kolesterolü düşürdüğü çeşitli araştırmalarda gösterilmiştir. Yulaf, çavdar, fasulye, bezelye, pirinç kabuğu, turunçgiller, çilek eriyebilen posadan zengindir. Kepek, havuç, turp, lahana, karnabahar, meyve kabukları ise erimeyen posa içerirler, bu tür posanın kolesterol üzerine etkisi yoktur, ancak bağırsakların normal çalışmasını sağlar. Tam yağlı sütten hazırlanmış süt ürünleri yerine az yağlı veya yağsız sütten hazırlananlar tercih edilmelidir. Eti az yiyen kişilerin peyniri fazla tükettikleri görülmüştür. Ülkemizde sık tüketilen tam yağlı beyaz peynir ve kaşar peynirde doymuş yağ oranı yüksektir. Az yağlı peynir ve yoğurtlar tercih edilmelidir. Pasta, krema, dondurma çoğunlukla doymuş yağlar ve yumurta sarısı içerdiğinden az tüketilmelidir. Haftada 3 veya 4 den fazla yumurta yenmemelidir. Yumurta sarısı kolesterolden zengindir. Yumurta beyazı protein içerdiğinden daha çok tüketilebilir[15].
Gerçek: Doğrular ve yanlışlar birbiriyle karıştırılıp, ortaya karışık bir menü sürüldüğünde hiçbir zaman gerçeğe ulaşılamaz. Gıdaların tüketimi konusunda dikkat edilmesi gereken gerçek nokta günlük kalori ihtiyacı ve kalori miktarı konusudur[16]. Kilolu değilseniz, günlük kalori ihtiyacınız normal şartlarda 1500–2000 kalori civarındadır. Günlük kalori ihtiyacı aşılmadığı sürece, Amerikan Kalp Derneği (AHA) uzmanları bilim adamlarınca ‘zararlı ve riskli’ ilan edilen hiçbir hayvansal besin (yumurta, et, süt, tereyağı vs) kilo yapmaz. Söz konusu hayvansal besinlerin kolesterolü yükselteceği varsayımı ise tamamen tıp dünyasının ve bu konudan çıkar sağlayan grupların en trajikomik uydurmasıdır. Bütün yağ çeşitleri az ya da çok mutlaka kandaki küçülmüş bazı partiküllerin (small LDL, nascent HDL vs) normalleşmesini sağlar, normalleşen partiküller karaciğer hücrelerince daha kolay ve zahmetsizce kandan uzaklaştırılır ve kanda toplam kolesterol miktarı da düşer. Hayvansal besinlerin içeriğindeki kolesterolü ısrarla suçlayan Dünya’daki hiçbir araştırmacı, hayvansal besinlere ait söz konusu iddialarını noter huzurunda yapılacak, gönüllülerin katıldığı bir deneyde ispat edemez. “Günlük kalori miktarını aşmadan (doğal) hayvansal besinlerle kan kolesterol düzeyinin yükseldiğini ben ispat ederim” diyebilen bir araştırmacı, uzman, kendine güvenen bir profesör varsa buyursun yapsın, bu kim olursa olsun noter memurları karşısında mutlaka yalancı durumuna düşer! Hayvansal ürünlerle beslenme ve kolesterol yüksekliği ilişkisi ispat edilmemiş saçma sapan iddialardan ibarettir[17], bu durumu yıllardır söylemeye çalışan Prof. Dr Ahmet Aydın gibi araştırmacılarımız Türkiye’de zaten var.

************************************
Burada bilimsel açıdan önemli gördüğümüz bazı yalanları anlatmaya çalışmış olsak ta, sonuç olarak kolesterol konusunda yaşanan gelişmeler istenmeyen bir durum olsa da, yalanlar da hayatın ilginç, kaçınılmaz bir gerçeğidir. Hatta küçük yalanlar olmadan hayatın çekilemeyeceğini iddia eden büyük düşünürlere bile rastlamak mümkündür. Hepimizin az ya da çok inandığı, gerçeğini henüz göremediğimiz, şu an için anlamadığımız yalanlar mutlaka vardır ve hayatın yaşam dinamikleri içinde bu durumdan kaçabilmek gerçekten de zordur.

Kısaca; yaşadığınız sürece bazı yalanlarla karşılaşmak çok normaldir!

Normal olmayan, gerçeği görmemek için insanın başını kuma gömmesidir!

Önemli olan hangi yalana ne kadar süre inandığınız değil, yaşadığınız süre içerisinde gerçeği bulup bulamayacağınızdır. Ve gerçekle karşılaştığınızda takınacağınız tavırdır. Çünkü gerçeği görebilmek, bu zamana kadar anlamsızca inandığınız yalanlara, kendinize veya başkalarına kızmaktan çok daha önemlidir.

Şimdi kolesterol konusunu tekrar düşünün, şayet anlamadıysanız lütfen tekrar okuyun ve karar verin…

Ve başınızı kuma gömmeden gerçeği söyleyin:

Siz hangi kolesterol yalanına daha çok inanmıştınız?


Mevlüt Durmuş
Uzm. Biyolog

http://www.kolesterolmasallar.blogspot.com/

KAYNAK VE DİPNOTLAR
[1] Adnan K. Chhatriwalla et al (2009). Low Levels of Low-Density Lipoprotein Cholesterol and Blood Pressure and Progression of Coronary Atherosclerosis. J Am Coll Cardiol. 2009;53:1110-1115,
[2] Ridker PM et al (2008). Rosuvastatin to Prevent Vascular Events in Men and Women with Elevated C-Reactive Protein. N Engl J Med 2008;359:2195-2207.
[3] Irwin I Schatz et al (2001). Cholesterol and all-cause mortality in Honolulu. Volume 358, Issue 9296, 1 December 2001, Page 1906, The Lancet.
[4] http://www.haberturk.com/haber.asp?id=199644&cat=220&dt=2010/01/10
[5] Mevlüt Durmuş (2009). Kolesterol ve Akıl Oyunları. Hayykitap. İstanbul
[6] http://kolesterolmasallar.blogspot.com/2009/11/mzrak-cuvala-girmeyince.html
[7] http://www.aksam.com.tr/2009/11/10/haber/saglik/501/kolesterol_ilaclarinda_depresyon_tehlikesi.html
[8] Shane Ellison (2007). Bir masalmış kolesterol (Hiddeh Truth About Cholesterol -Lowering Drugs) (Çev: Arzu Aygen) Hayykitap. İstanbul
[9] Do, Catherine et al (2009). Statins and Erectile Dysfunction: Results of a Case/Non-Case Study using the French Pharmacovigilance System Database. Drug Safety: 1 July 2009 - Volume 32 - Issue 7 - pp 591-597
[10] http://kolesterolmasallar.blogspot.com/2009/05/kolesterol-ilaclar-statinler-konusunda.html
[11] http://kolesterolmasallar.blogspot.com/2008/10/bilimin-lgn-yanlgs-karacier-fazla.html
[12] Mevlüt Durmuş (2009). Kolesterol ve Akıl Oyunları. Hayykitap. İstanbul.
[13] Elizabeth R. Brown et al (2008). Coronary Calcium Coverage Score: Determination, Correlates, and Predictive Accuracy in the Multi-Ethnic Study of Atherosclerosis. Radiology 2008;247:669-675.
[14] Scott M. Grundy, MD, PhD. (2001) Coronary calcium as a risk factor: role in global risk assessment. J Am Coll Cardiol, 2001; 37:1512-1515.
[15] http://www.tkd.org.tr/pages.asp?pg=376
[16] http://www.ntvmsnbc.com/id/25042876/
[17] Prof. Dr Ahmet Aydın (2009). Taş Devri Diyeti. Hayykitap. İstanbul