20 Ekim 2010 Çarşamba

Gelecekteki yeni kanser ilacınız: Statinler....



Kolesterol düşürücü ilaçlar

(statinler), hücrelere ve dokulara zarar vermez,

hücreleri öldürmez diyenler,

kanser-statin araştırmalarını görünce

utanıyorlar mı?


MEVLÜT DURMUŞ




GELECEKTEKİ YENİ KANSER İLACINIZ: STATİNLER….

Bizim yıllar önce ve tekrar tekrar [1]söylediğimiz, kanser-statin ilişkilerinin tekrar gündeme gelmesi hiç te şaşırtıcı değil. Büyük ilaç şirketleri statinlerin kullanım alanının genişletilmesi için yine atağa geçti, statin ilaçlarının kanseri ve kanser riskini azalttığı yolunda çeşitli haberleri yeniden literatürler yoluyla (bilimsel yayın) servise koydu. Bu oyun denenmiş, riskleri görülmüş daha sonra statinlerin (kolesterol düşürücü ilaçların) kanser riskini azaltmak veya arttırmak yolunda hiçbir etkisi olmadığına dair de bir çok yayın[2] yapılmıştı. Yeniden devreye sokulan (eski çalışma) ise şöyle gündeme geldi:

ABD'de yapılan geniş çaplı bir araştırma, kolesterol düşürmek amacıyla kullanılan statin grubu ilaçların, kolon kanseri riskini azaltabileceğini gösterdi.

Dr. Jewel Samadder başkanlığında Michigan Üniversitesinden bir grup bilim adamının, 2,5 milyon gönüllünün katıldığı 22 araştırmanın sonuçlarının birleştirilmesiyle yaptığı analiz, statin grubu ilaçların kullanımının kolon kanserine yakalanma riskini yüzde 12 oranında düşürdüğünü ortaya koydu.

Yaptıkları analizin sonuçlarını American College of Gastroenteroloji adlı tıp kurumunca düzenlenen bilimsel toplantıda sunan araştırmacılar, statin gubu ilaçların kolesterol düşürmek ve kalp hastalıkları riskini azaltmanın çok ötesinde faydalarının bulunduğuna dikkati çekerek, bu ilaçların uzun süreli kullanılması halinde kolon kanserine yakalanma riskinin daha da düştüğünü belirlediklerini belirtti.

Araştırmayı yürüten ekibin başkanı Samadder, toplantıda yaptığı açıklamada, “Gözleme dayalı çalışmalarımız, statin grubu ilaçların uzun dönemli kullanımının, aralarında meme, prostat, akciğer, pankreas ve karaciğer kanserlerinin de bulunduğu birçok kanser türüne yakalanma riskinin azalmasıyla da ilişkisi bulunduğunu gösterdi” diye konuştu.

Ancak statin grubu ilaçların kullanımının da bazı riskler taşıdığı uyarısında bulunan uzmanlar, bir grup İngiliz araştırmacının mayıs
ayında yayımladığı bilimsel raporun, bu grup ilaçları kullanan kişilerde karaciğer bozukluğu, kas zayıflığı ve katarakta yakalanma riskinin arttığını ortaya koyduğuna dikkati çekiyor.”[3]


İnsanların kafası ilaçları konusunda iyice allak bullak edildi, düşünemez hale getirildi. Statin ilaçları ve kanser haberleri öylesine servis[4] edildi ki, birçok faydasının yanında çeşitli kanser (kolon kanseri vs) türlerine de iyi geldiği, kanser riskini düşürdüğü söylendi.

Haberde kötü olan, statinlerin kanser hastalarında kullanılması değil! Bu ilaç kanserli insanlarda kullanılabilir, hücreleri öldürüyor, elbette kanserli doku ve organdaki hücrelerini de öldürecek...

Kötü olan 'diğer faydalarının yanında' ibaresinin statinlerle birlikte yazılması ve ilacın zararlarının çok ustaca gizlenmesi...

Yani röntgen ışınları kanser hücrelerini öldürüyor, kanser hastaları kurtuluyor dile, hiç kimse biraz atom bombası istemez!...

Statin, ilaç şirketleri ve kanser araştırmaları üçgeni oldukça ilginç.

Bu ‘statin ilaçları hakkında’ yıllardır reddedilen bir gerçeği, itiraf etmenin başka bir yolu kanser-statin araştırmaları aslında…

Haydi, gelin birlikte biraz akıl oyunu oynayalım:

1. Bu ilaçlar hücre (statinler) öldürücü bir potansiyele sahiptir, kanser araştırmaları bu durumu onaylıyor. Yani daha önce bu ilaçlar karaciğerdeki, dalaktaki, böbrekteki ve beyindeki (!) hücreleri öldürebiliyormuş!

2. Bu ilaçlar, özellikle memeli canlılarda, hücrelerin kolesterol de dahil bütün steroid üretim sistemini yok ederek etki eder, hücreleri öldürürler. Kısacası statin (kolesterol) ilaçları hücre öldürücü yani ‘sitotoksik’miş.

3. Statinler elbette diğer sağlıklı hücrelerle birlikte kanserli hücreleri de yok ederler, fakat bu hücreleri yok etme sırasında ‘sen kanserli hücresin, sen değilsin’ şeklinde kanserli hücreyi ayırma yeteneği yoktur.

4. Söylenmeyen ve anlatılmayan, bu ilacın kanserli hücreler de dahil, bütün hücreleri öldürdüğü gerçeğidir. Kanserli hücreler diğer hücrelere oranla (metabolik açıdan) daha obur olduğu için, statinlerin hücre öldürme işinden daha yoğun etkileniyor olabilir.

5. Yıllar önce söylediğimiz gibi, bu ilaçlar kanser ilacı olarak kullanılabilir fakat bunun için, bu ilaçların diğer hücreleri öldürmeden, doğrudan kanserli hücrelere yönlendirecek mekanizmalar üzerinde çalışılmalıdır.

6. Gerçekten de şayet, statin molekülleri doğrudan, diğer sağlıklı hücreleri etkilemeden, kanserli doku veya organa yönlendirilirse, kanserli hücreleri de öldürecektir.

7. Unutmayın: Statin moleküllerini doğrudan kanserli dokulara yönlendirecek mekanizmaların bulunması koşuluyla, kanserli hücrelerin öldürülmesi elbette insanların faydasına olabilir.

Bu ilacı kanserli insanlar, söylediğimiz şartlar bulunursa (ilacı hedef kanserli organa ulaştıran mekanizmalar) bulunursa kullanabilir. Yani, gelecekteki yeni kanser ilacınızın, statinler (kolesterol düşürücü ilaçlar) olması bizce kaçınılmaz[5] görünüyor.

Asıl gerçek şudur:

Statin ilaçları, kanserli insanlarda kanserli hücreleri öldürürken, sağlıklı hücrelerde yeni kanser odakları[6] oluşturabilir…

Bu ilacı kolesterolü yüksek olanlar kullandığında ise bu ilacı kullanan insanlarda kanser riski artacaktır[7].

Kaç kişinin anlayacağını bilmesem de tekrar söylemek zorundayım:

Unutmayın!

Statin ilaçlarını siz, kanser tedavisinde kullanılan ‘röntgen ışınları, radyoaktif ışınlar’ gibi düşünün…

Bu ilaçlar, kanser olmayanları kanser yapabilir, fakat kanserli hücreleri de öldürür: Çünkü statin ilaçlarının işi memeli canlılardaki hücreleri öldürmek, bu işi hücrenin steroid metabolizmasını yok ederek gerçekleştirmektir.

Kanserli hücre ya da sağlıklı hücre...

Statin için bu farketmez!...

O, katildir, hücre öldürür...

Elbette kanserde de kullanılabilir.

Kısaca:

Neyi bildiğiniz değil, bildiğiniz şeyi nasıl kullandığınız önemli!

Hatırladınız mı?



Mevlüt Durmuş

Uzm. Biyolog

20 Ekim 2010

www.kolesterolmasallar.blogspot.com



KAYNAK VE DİPNOTLAR

[1] Mevlüt Durmuş (2007). Manifesto: Çarmıha Gerilen Molekül ve Modern Bilimin Kolesterol Masalları. Platin

Yayınları, Ankara.

[2] Mevlüt Durmuş (2009). Kolesterol ve Akıl Oyunları. Hayykitap.İstanbul.

[3] http://www.hurriyet.com.tr/yasasinhayat/16078849.asp?gid=373

[4] http://www.pharmatimes.com/Article/10-10-19/Statins_could_reduce_colon_cancer_risk.aspx

[5] http://kolesterolmasallar.blogspot.com/2008/06/kolesterol-drc-ilalar-kansere-hem-dert.html

[6] http://kolesterolmasallar.blogspot.com/2008/03/dk-kolesterol-ve-kanser-ilikisi.html

[7] http://www.milliyet.com.tr/Yasam/HaberDetay.aspx?aType=HaberDetay&Kategori=yasam&KategoriID=&ArticleID=986472&Date=04.09.2008&b=Bu%20kolesterol%20ilaci%20kanser%20riski%20tasiyor

15 Ekim 2010 Cuma

Genetik kolesterol yüksekliği yüzyılın yalanı mı?





Üzgünüm,
yanlış biliyorsunuz,
genetik (ailesel) kolesterol yüksekliği,
karaciğerdeki hücrelerin
çok fazla kolesterol üretmesiyle
ilgili değildir.
Mevlüt Durmuş




Genetik kolesterol yüksekliği yüzyılın yalanı mı?

Bazı şeyler nasıl anladığınıza bağlıdır.

Bir konuyu nasıl anladığınız veya anlamadığınız ise, tümüyle düşünce sistemiyle, sizde kavramların oluşturduğu mantıksal imgelerle ve imgelerin birbirleriyle beyninizde kurduğu bağlantılarla çok yakından ilişkilidir. Örneğin, dünya üzerindeki sayısız anlı şanlı profesörler, doktorlar, eczacı ve biyologlar olarak; genetik (ailesel) kolesterol yüksekliğini olayını, hızlı bir biçimde karaciğerin fazla kolesterol üretimi olarak düşünürseniz, kendinizi ilerleyen zamanda çok komik durumlara düşürmeniz (yumurta olayında da görüldüğü gibi) kesinlikle kaçınılmazdır.

Nedeni anlayanlar için aslında çok basit!

Çünkü genetik (ailesel) kolesterol yüksekliğinde temel etkenler hiçbir zaman, hücresel anlamda karaciğerde fazla kolesterol üretimi olmamış ve olmayacaktır[1]. Organizmada, karaciğerde kolesterol üretildiği doğrudur, genetik kolesterol yüksekliğine ait tanımlamada veya anlatımda yanlış olan, söz konusu kolesterol moleküllerinin karaciğer tarafından fazla üretildiği düşüncesi veya öyle düşündürülmek istenmesidir.

Karaciğer çok fazla kolesterol ürettiği için genetik (ailesel) kolesterol yüksekliği oluşmaz[2]

Karaciğerde fazla üretim nedeniyle kolesterolün yükseldiğini ısrarla iddia edenlere gerçekten kişisel olarak üzülüyorum!

Genetik kolesterol yüksekliği, oluşmuş (ve oluşmakta olan partiküllerde LDL, VLDL bulunan) kolesterol moleküllerinin bazı nedenlerle (kanda) kullanılmama (LDL reseptörler bozuklukları veya apo B-100 bozuklukları vs) durumuna bağlı olarak ortaya çıkan, kanda (partiküllerin karaciğere geri dönmeyişine bağlı olarak oluşan) kolesterol molekülleri birikimi olayıdır. Birikim ve üretim aynı şeyler değildir. Yani kolesterol fazla hücresel üretim değil, kandaki (partiküllerdeki) kolesterol molekülleri kullanılamadığı, karaciğere alınmadığı için oluşan birikim sorunudur!

Bazıları anlamıyor olsa da, biz ısrarla tekrarlayacağız!

Çünkü anlamak zorundalar!

Hücresel kolesterol üretimiyle, genetik kolesterol yüksekliğinin ilişkisi yok. (Buna rağmen ilaç kullananlara şaşırmamak mümkün değil!). Hücresel kolesterol üretim fazlalığı ve genetik kolesterol yüksekliğine bağlı, kolesterol yüksekliği anlayışı, aptalca ve kargaların bile kahkahalarla gülebileceği koca bir yalandır: Sadece kendinizi kandırırsınız!

Tedavi yöntemi ise daha da komik…

Bu anlayışa bağlı olarak gelişen, kolesterol sentezini (yapımını) hücre içinde durduran (statin) ilaçlarla ‘kolesterol yüksekliği’ tedavisine başlamanız, özellikle genetik kolesterol yüksekliği olan çocuklarda hiçbir işe yaramaz, siz yine sadece kendinizi (ve literatürleri) kandırırsınız. Özellikle genetik kolesterol yüksekliğinde, öncellikli olarak çocuklarda ortaya genetik (ailesel) kolesterol yüksekliğinde karaciğer nakli seçeneğini sonuna kadar zorlamak gerekiyor. Çünkü apaçık bir şekilde, bu tip ailesel kolesterol yüksekliklerinde, karaciğer reseptörlerinde (alıcılarında) sorun olduğu, kandaki kolesterolün hücre içine ve karaciğere geri dönemediği, bu nedenle kanda biriktiği çok belli, yani hücre içinde kolesterol yapımını durdurarak sorunu çözemezsiniz.

Genetik kolesterol yüksekliği ve ortaya çıkan etkileri (damar sertliği vs) kolesterol ilaçlarıyla (statinlerle) durdurmaya çalışmak nedense bana hep komik gelmiştir, en azından kolesterol düşürücü ilaçların gen tedavisi yapmadığını, LDL-reseptörlerinde veya apo B-100 de oluşan mutasyonları asla düzeltmeyeceğini bilecek kadar mutasyonlar konusunda genetik bilgim var....

Ve.

İşte bu nedenle ve yüreğiniz yetiyorsa bilime bir iyilik yapın, genetik kolesterol yüksekliğini, hücre içinde ortaya çıkan fazla kolesterol üretimi olarak algılamayın, insanlara da genetik kolesterol yüksekliğini öyle 'fazla üretim falan filan' diye anlatmayın! 'Kardeş, karaciğer hücrelerinin işleyişinde bir anormallik var, kolesterol moleküllerini kullanamıyor' filan deyin...

Çünkü, bu algıya bağlı genetik kolesterol yüksekliği anlayışı tümüyle yanlış ve yalan! Ve, böyle bir genetik kolesterol yüksekliği tanımına, doğrudan ve dolaylı olarak verilen destek, yani ‘genetik nedenlerle hücre içinde çok fazla kolesterol üretiliyor’ anlamı bugünün ya da yarının değil, yüzyılın en muhteşem yalanı!

Ve yalanlar bazen çok ama çok çekicidir.

Böyle bir yalana inanmış binlerce insanı görmek ise benim adıma utanç verici…

Koca koca bilim adamlarının söyledikleri şeye bak: ‘Genetik kolesterol yüksekliği, anabolikmiş, karaciğerdeki hücrelerin, hücre içinde fazla kolesterol üretimi nedeniyle ortaya çıkıyor’muş! ‘Bu yüzden, genetik kolesterol yüksekliği olan hastalara, hücre içinde kolesterol yapımını durduran ilaçlar verilmek zorundaymış, kolesterol yapımını hücre içindeyken ilaçlarla (statinlerle) durdurmak gerekiyormuş.

İşte bu akıl tutulması!.

Utanıyorum, çünkü yapılan mantığa, bilime açık bir ihanettir.

Sende mi Brütüs’ diye sorma:

Öyleyse, yıkıl artık Sezar!

Mevlüt Durmuş

Uzm. Biyolog

www.kolesterolmasallar.blogspot.com

16 Ekim 2010 Cumartesi