Suçlu biziz Alime...
Sayın Recep Akdağ ve Sağlık Bakanlığına Alime'nin Ölümü İçin Suç Duyurusu
Tam olarak bilmiyorum ama genetikmiş hastalığı, bu nedenle damarları
tıkalıymış ve küçücük beynimle anladığım kadarıyla, doğuştan genetik bir
hastalığa sahipmiş küçük kız Alime. Yedi yaşına kadar tam üç kez kalp ameliyatı
geçirmiş, dördüncü ameliyatını karaciğer damarları için beklerken de minicik
kalbi dayanamamış ölmüş (1).
Haberlerde sadece bu kadar bilgi var, damarlarının neden tıkandığı hiç yazılmamış ‘doğuştan
kalp hastalığı’ denilip geçilmiş…
Çok net verilmiyor veya doğuştan kalp hastası denilerek
sanki bir şey gizlenmiş hissine kapıldım!
Doğuştan kalp hastalığı, hastalık adı değil ki, hastalığın adını
doğru söyleyin! Erken yaşlanma hastalığı mı (Progeria) yoksa ailesel kolesterol
yüksekliği (familialhypercholesterolomia) mi? Çünkü küçük bir kızda damarları
tıkayacak başka bir hastalık adı ben bilmiyorum, benim cahilliğime verin! Ve bana
damarları tıkayacak hastalık adı söyleyin, ben de öğreneyim.
Birileri yine hiç bilmediği şeyleri yani kimi kaderi, kimi de
genetiği suçlayacak. Ameliyat olsaydı Alime’nin tümüyle hastalıktan kurtulacağını,
hastalığın biteceğini sanacak birileri. Doktorlar da kendini savunacak (2),
kimileri sistemi suçlayacak, ameliyathaneler yetersiz diyecek, topu Sağlık
Bakanlığına geri atacak. Ama ne olursa olsun Alime geri gelmeyecek!
Suç duyurusuna gelince: Ameliyat edilmemesi değil, ailesel
kolesterol yüksekliğine bağlı damar tıkanıklığı nedeniyle ölmüşse küçük Alime,
suç duyurum sonsuza kadar geçerlidir!
Alime olayında damar tıkanmalarının nedeni progeria (erken
yaşlanma) olamaz! Fakat damar tıkanıklıkları ailesel kolesterol yüksekliği
(familialhiperkolesterolomia) nedeni ile oluşmuşsa biliniz ki, bu olay bence
tam bir kusursuz cinayet! Herkes Alime’yi öldürmek için birbiriyle yarışmış!
Kader mi dediniz?
Kendinizi kandırmayın: Bilmediğiz olgulara kader deyip
geçebiliriz ama bildiğiniz olgular için ‘kader’ savunması her zaman geçerli değildir,
bu kadere haksızlık etmek olur. Yani paratoner yokken, paratoner icat
edilmemişken evinize yıldırım düşmesi elbette kader olabilir, buna kimse itiraz
etmez. Ama paratoner icat edildikten sonra, maddi durumunuzda yerindeyken
evinize yıldırım düşmesi artık kader değil, bu düpedüz aptallıktır. Benzer bir
şekilde, hiçbir acil gerekçesi yokken saatte 250 km hızla gidip kaza yapmanın
da kaderle alakası yoktur. Söz konusu bu ve benzeri aptallıklara kader demek,
kaderi asla suçlu yapmaz, böyle bir kader anlayışı sadece sizin aptallığınızı gizlemenizi
sağlar. Veya sizin kaderle aptallık arasındaki farkı asla bilemeyeceğinizi
açıklar.
Genetik mi dediniz?
Ailesel kolesterol yüksekliği (Familialhiperkolesterolomia)
tedavisi veya söz konusu hastalığın Sağlık Bakanlığı tedavi protokollerinde de
bence yapılan tam anlamıyla aptallıktır. Çünkü ailesel genetik kolesterol
yüksekliği sorunu yüzünden ölümle karşılaşanlar, artık kader kurbanı değil
aptalca yöntem ve tedavi protokollerinin, saçma sapan diyet uygulamalarının
kurbanıdır. Yani şu an genetik kolesterol yüksekliğinden ortaya çıkan ölümlere
hastalık genetikti, ailesel genetik hastalıktı bu yüzden bir şey yapamadık
diyen herkes istisnasız aptaldır!
Bu hastalık karaciğerle doğrudan ilişkili, karaciğer
organizma için ürettiği ve kana verdiği partikülleri (LDL) geri alamıyor,
partiküller karaciğer tarafından geriye alınmadığında, mecburen damarlarda
dolaşmak zorunda kalıyor(3) ve gün geçtikçe de kanda fazlalaşıyor. Fazlalık oluşturan partiküller (LDL) de
savunma hücreleri (lökosit-makrofajlar) tarafından damarlarımızdan
uzaklaştırılmaya çalışırken de, damarlarda birikiyor ve makrofajlarla birlikte
kireçlenme (ateroskleroz) oluşuyor, damarlarınız tıkanıyor…
Top sakal bırakmakla bilim sahibi olduğunu sanan
beyefendilerin ve Sağlık Bakanlığı tedavi protokollerini uygulayanların
anlamadığı nokta şu: Bu noktada birinci suçlu kanda ortaya çıkan birikimler
(LDL, kolesterol vs) değil, kanda birikimleri ortadan kaldıran (Karaciğer LDL
reseptörleri) mekanizmadaki aksaklıklar ve eksiklikler. LDL reseptörleri (en az
bir, en fazla dokuz) nedenle çalışamadığı için kanda mecburen birikim oluşur, yani
kandaki birikim (LDL) bir sebep değil reseptörlerin (LDL-R) çalışmamasının
ortaya çıkardığı sonuçtur.
Sebeple, sonuç arasında bağlantı kuramıyorsanız, gerçekten
küçüksünüz!
W.Reich’ın deyimiyle ‘siz küçük adamlar’ hala kanda zorunlu ortaya
çıkan birikimlerle (kolesterol) uğraşın, kandaki birikimleri ortadan
kaldırmakla hastalığı iyileştirebileceğinizi düşünmeye devam edin, bataklığı
kurutmak yerine sivrisineklerle uğraşın!
Elbette damarları (acil durumlarda) çeşitli yöntemlerle
damarları açmak, damar değiştirmek hastayı rahatlatır, hastanın ömrünü minnacık
bir süre uzatır buna kimsenin itirazı yok! Ama ‘damarlarını açtık, sorun
çözüldü, artık bitti sen evine git’ diyenler tam bir bilim zavallısıdır. Bunlar
biyolojiden, biyokimyadan kısaca temel tıp bilimlerinden bir türlü nasibini
almamışlardır, çünkü klinik bilimleri temel tıp bilimlerinden üstün görmek
üzere yetiştirilmişlerdir. Çünkü her genetik hastalığın en az bir hücreyle, bir
dokuyla, bir organla ilişkili olmak zorunda olduğunu bilmeyecek kadar zavallı
bir mantık zekasına sahiptirler. Genetik hastalıkların en az bir hücre, bir
organ veya bir dokuyla ilişkili olup olmadığı konusunda kaynak isteyenlere,
kaynak olarak ‘kendi akıllarını’ gösterdiğimi de belirtmek isterim. Şayet
genetik hastalığın ilişkili olduğu organ biliniyorsa, organ değişimi o
hastanın, söz konusu genetik hastalıktan kurtulmasını sağlayacaktır.(Umarım bu
sefer, kafalarında bir şimşek çakar ve ne dediğimi anlarlar.)
1. Bu tip (aileselhiperlipidemi) doğuştan genetik
rahatsızlıklarda ilk önlem karaciğer nakli olmalarıdır, hastalık tespit
edildikten sonra hemen uygun (vericiler) donörler(4) (anne, baba, yakın akrabalar vs) aranmalıdır. Hem partikül (LDL) oluşumları hem
de partiküllerin kandan temizlenmesi (LDL-R) karaciğerle ilişkilidir.
2. Çocuklarda genetik kolesterol yüksekliğinde, ilaç
tedavisi (statin) hiçbir işe yaramaz. Sadece kandaki kolesterol biraz düşünce,
sorunu bitti sanarak kendi kendinizi tatmin edersiniz, fakat söz konusu
bireysel tatmininiz sizi rahatlatsa da, söz konusu hastalığı düzeltmez.
3. Bu tip genetik hastalıkların tedavisinde, diyetlerden
(yağsız, kolesterolsüz diyetler) uzun dönemde fayda gördüğünü söyleyenler zavallı
bir yanılgı içindedirler, partiküllerin zamanla kanda küçüldüğünü (small LDL)
küçük partiküllerinde kanda birikimlere yol açabileceğini bilmezler.
4. Genetik kolesterol yüksekliği, kolesterol ve
partiküllerin (LDL) fazla üretilmesi değil, üretilen partiküllerin (LDL) kandan
karaciğer tarafından uzaklaştırmaması demektir(5).
5. Genetik kolesterol yüksekliğini, karaciğerin fazla yağ
üretimi-kolesterol üretimi (LDL) olarak anlayanlar, bilimi aklıyla değil
poposuyla anlıyor, olayın karaciğerle ve LDL reseptörleriyle bağlantısını (6) kuramıyor demektir.
(Küçük Alime; Kolesterol, LDL partikül ve karaciğer
metabolizmasından zerre kadar anlamayan insanlarla karşılaştığın, Sağlık
Bakanlığının genetik kolesterol yüksekliği ile ilgili saçma sapan tedavi
protokolleriyle zaman kaybettiğin için çok üzgünüm! Alime; acaba çocuklarda
genetik kolesterol yüksekliğini yeteri kadar anlatmadım mı, bu konuya yeterince
dikkat çekmedim mi diye eski yazılarımı tek tek kontrol ettim! En az 39 kez,
küçük çocuklarda genetik kolesterol yüksekliğinde karaciğer nakli yapın demişim.
Sağlık bakanlığına bu konuda yazı yazmışım, hiç istemediğim halde televizyona
çıkıp senin durumundaki çocuklara karaciğer nakli yapılması gerektiğini(7) anlatmaya çalışmışım, tartışmışım. Sıradan bir biyolog olarak elimden geleni
yapmaya çalışmışım. Fakat yine de yeterince anlatamamışım, kusura bakma küçük
kız!)
Ve 39’dan sonra bu 40. anlatışım olacak!…
Kulaklarınızı açın beyler: Genetik kolesterol yüksekliğinde küçüklere
karaciğer nakli, karaciğer değişimi şart! Zaman kazanmak için damarları elbette
açabilirsiniz, damarlar zamanla tekrar tıkanacaktır, bu kaçınılmaz. Ama adam
gibi ‘tedavi’ edecekseniz küçük çocuklar için karaciğer naklinden başka yol yok
bunu aklınıza sokun!
Kısaca: Alime’nin ölümünde ben suçluyum, çünkü yeterince
anlatamamışım! Duymadığınız, anlamadığınız, bilmediğiniz, araştırmadığınız ve
görmediğiniz için sizler de, hepiniz suçlusunuz! Bu olayda hiç kimse masum
değil!
Ben, doktorlar, medya ve Sağlık Bakanlığı!
Öleceğini bildiğiniz halde, küçük bir çocuğa karaciğer nakli
önermeyip, iki senede bir ameliyatlarla işkence etmekten ve küçük bir kızın yavaş
yavaş ölümüne sadece seyirci kalmaktan…
Hepimiz suçluyuz!...
Mevlüt Durmuş
Uzman Biyolog,
29 Ağustos 2012
www.kolesterolmasallar.blogspot.com
Dipnot ve Kaynaklar
4.http://www.haberturk.com/saglik/haber/199644-dunyada-bir-ilk
6.http://www.kolesterolmasallar.blogspot.com/2012/04/akl-tutulmas-bir-molekulu-carmha-germek.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder