Kadınlarda menopoz dönemi geciktirilebilir fakat….
Menopoz konusu elbette, sadece ve sadece kadınlarda hormon değişimlerine östrojene bağlanamaz, menopozu dönemi çevresel ve genetik birçok faktörle ilişkili olabilir.
Fakat bu durum menopoz dönemlerinde ortaya çıkan hormon (steroid) değişimlerinin, özellikle kadınlarda ortaya çıkan östrojen azlığının önemi hiçbir zaman azaltmaz. Östrojen (ve testosteron) azlığı, menopoz dışında birçok hastalığın habercisi olabilir ve bu hastalıklarda arasında elbette damar sertliği (ateroskleroz) da vardır.
Yaşlanma sürecinde ortaya çıkan ve vücudumuzu menopoz (veya adropoz) dahil her alanda etkileyen steroid azlığı (steroidopenia) konusunu ‘ kolesterol konusundaki önyargılarımızdaki çarpık bilim anlayışı’mız nedeniyle nedense açıklığa kavuşamıyor. Çarpık kolesterol[1] anlayışımız kısa vadede hiç azalmayacak gibi duruyor, sadece bizde değil bütün dünyadaki gelişmeler şimdilik bunu gösteriyor. İnsanlar kolesterol yüksekliği nedeniyle, kandaki östrojen seviyesinin azaldığını düşünmek gibi korkunç bir yanılgıya kapılıyorlar, bu konuda sayısız yayın yapıyorlar.
Oysa durum farklı!
Birçok bilim adamı özellikle östrojen gibi hormonların sadece hücre içinde ve sadece kolesterol molekülünden yapıldığı unutmuş görünüyor, anlamak istemiyor.
Aslında östrojen ve steroid azlığı konusu her bireyin anlayabileceği basit bir akıl oyunudur, bazı uzmanlarca iddia edildiği gibi çok karmaşık bir mekanizmaya sahip değildir!
Eldeki veriler şunlardır:
1.Yaşlanma sürecinde kadınlarda östrojen, erkeklerde testosteron hormonu azalıyor.
2. Bütün steroid hormonlar ise kanda değil, tam tersine mutlaka hücre içinde yapılıyor.
3. Hücre içinde steroid hormon yapımları için mutlaka kolesterole ihtiyaç duyuluyor, hücre içinde yeterli miktarda kolesterol molekülleri yoksa östrojen ve testosteron gibi steroid moleküller yapılamıyor.
4. Kolesterol molekülü sadece hücre içinde bazı organellerin (örn.mitekondri, ER vs) yardımıyla farklı steroidlere, örneğin östrojene dönüştürülüyor.
Menopoz gibi steroid eksikliği sorunları için en önemli anahtar kelime ‘hücre içi kolesterol eksikliği’dir. Ve öyle sanıyorum ki bu tanımı ilk defa Türkiye’de biz kullandık[2]. Kolesterol konusundaki önyargılar nedeniyle, zamanla hücre içinde ortaya çıkan steroid azlığını, hücre içi kolesterol eksikliği temelinde kavrayabilmek ve kabul edebilmek bazı bilim adamları açısından oldukça zor görünüyor. Çünkü onlar hücre içi kolesterol düzeyi ve kan kolesterol düzeyi arasında bir paralellik olduğunu düşünüyorlar; oysa tam tersine hücre içi kolesterol miktarıyla kan kolesterolü arasında ters orantı var: Yani kan kolesterolü yükselirse, hücre içi kolesterol mecburen[3] ve paradoksal olarak azalır! Günümüz uzmanları ise bu gerçeğe kulaklarını tıkamış[4] ve üç maymunu oynamaya devam ediyorlar. Dahası bazı (damar sertliği vs) hastalıkları gerekçe göstererek, hücre içinde kolesterol yapımını bazı ilaçlarla (statinlerle) durdurmaya devam ediyorlar: Bu bizce bilim ve tıp adına utanç verici bir ‘tedavi’ anlayışı...
Organizmada steroid eksikliklerine bağlı hastalık gelişimlerini kavramak için hücre içi kolesterol ve kan kolesterolünü mutlaka birbirinden ayırmak zorundasınız! Kan kolesterol yüksekliği ve hücre içi kolesterol miktarlarının birbirlerinden çok farklı konular[5] olduğunu kavramadan bu sorun asla çözülemez!
Yaşlanma sürecinde ortaya çıkan menopoz gibi sorunları çözebilmenin, bu süreci geciktirebilmenin tek yolu günümüzde kullanılan kolesterol teorisini değiştirmek, daha doğrusu söz konusu teoriyi yenilemektir.
Ve sizde takdir edersiniz ki, bu oldukça zor!
Daha önce de defalarca söylediğimiz[6] gibi; hücre içinde (sitoplazmada) ortaya çıkan kolesterol eksikliğini görmeden, organizmamızda yaşlanma sürecinde ortaya çıkan steroid azlığına bağlı menopozu ya da andropozu anlamanız ve kavramanız hiçbir aşamada mümkün değil. Bu konuyu sağda solda atılan ‘kolesterol çok zararlı’ nutuklarıyla da asla çözemezsiniz. Sadece kandaki kolesterol yüksekliğine bakarak hastalara kutularca ilaç kullandırmanız, hücre içi steroid (ve kolesterol) eksikliğine hiçbir çözüm getirmeyeceği gibi insanlara inanılmaz zararlar veriyor olsa da, bunu önyargılar nedeniyle bir türlü göremezsiniz. Menopoz olgusunda olduğu gibi yaşlılık ya da yaşlılığa geçiş dönemlerinde hücre içinde kolesterol yapımını ilaçlarla (statinlerle) durdurmak, organizma açısından cinayetten başka bir şey değildir..
Çünkü östrojen gibi hormonlar hücre içinde ve sadece kolesterolden yapılır!…
Ve unutmayınız ki kanda görülen kolesterol yüksekliği, hücrelerin aşırı kolesterol yapımı ile ortaya çıkmaz! Kanda çeşitli nedenlerle (!) kullanılmayan partiküllerin kanda birikimi nedeniyle kolesterol yüksekliği oluşur, yani kandaki kolesterol yüksekliği görecelidir, kandaki kolesterol yüksekliğinin hücresel steroid (kolesterol) üretimiyle ilişkisi yoktur.
Kanda çeşitli nedenlerle (small LDL, LDL reseptör hataları vs) kullanılamayan partikül kaynaklı, tek parametredeki kolesterol birikimleri elbette farklı hastalıklar için örneğin ateroskleroz (damar sertliği) için ‘tanısal anlamda’ önemli olabilir. Dahası kandaki aşırı partikül birikimi farklı hastalıklarında temeli olabilir. Fakat unutmayın, partikül ve kolesterol birikimleri aşırı hücresel üretimle ortaya çıkmaz. Partikül birikimi nedeniyle oluşan (göreceli) kolesterol yüksekliği bu nedenle önemli bir tanısal anlam taşıdığı için, doğrudan kolesterol moleküllerini hedef alan bir tedavi gerektirmez. Kısaca bu süreçte kolesterol molekülleri suçlu ilan edildikten sonra çarmıha gerilip, doğrudan kolesterol molekülleri ‘hastalık yaptığı’ gerekçesiyle suçlanamaz. Güncel tedavi yaklaşımlarında hücre içinde kolesterol yapımını (ilaçlarla) engellemek, bizce bilim adına saçmalamaktan başka bir işe yaramaz.…
Günümüzde bilim adamı olduğunu iddia edenlerin hatası tanımadan ve anlamadan bir molekülü yani kolesterolü çarmıha germiş olmasıdır!
Biyolojik açıdan canlı organizması muhteşem bir sistemdir ve bu sistemde hiçbir şey göründüğü gibi değildir.
Sadece yetenekli ve insanların kavrayabileceği bilimsel paradoks şudur: Kanda birikmesine rağmen kolesterol, kandan hücrelere (karaciğer) geçmemiştir, hücreler açısından kolesterolün mutlaka hücre içinde yeterli olması önemlidir. Hücre içinde yeterli kolesterol yoksa, kolesterolden yapılan hormonlar ve partikül oluşumları mutlaka eksik kalır. Bunun içinde kandan, hücreye geçmesi gereken kolesterol moleküllerine ihtiyaç vardır, fakat aynı zamanda kandan hücreye kolesterol geçişinde de sorunlar (small LDL, LDL reseptör bozuklukları vs) vardır. Bu nedenle kanda ne kadar yüksek olursa olsun, yaşlanma sürecinde hücre içindeki kolesterol konsantrasyonu hızla azalır. Bir hocamın da söylediği gibi, kolesterol açısından bakıldığında ‘denizin ortasında susuzluktan ölmek’ zorunda kalmakla bu durum hemen hemen aynı şeydir.
Kendini bilimci görenlerin hatası şudur: Hücreler bazı üretimleri için kolesterole çok fazla ihtiyaç duysa da, çeşitli nedenlerle ortaya çıkan (small LDL, LDL reseptör hataları vs) hatalar nedeniyle kandaki kolesterolü istese de kullanamazlar. Ve kanda kolesterol birikimi günden güne artarken, kanda östrojen (steroid) seviyesi de azalmış olur. Partiküller üzerinde bulunmak zorunda olan kolesterol molekülleri hücre içine (karaciğer) tekrar geri dönmeyi başaramamış, böylece hücrelerde kolesterol açığı oluşmuştur…
Kanda kolesterolünüz yükselirse, bilin ki hücre içinde kolesterol molekülleri (konsantrasyonu) mutlaka azalıyor!
Ve östrojen gibi moleküllerin hücre içi yapımlarında da eksiklikler ortaya çıkıyor, kadınlarda menopoz olgusu da bu nedenle daha büyük bir hızla gerçekleşiyor. Yani kanda biriken, çoğalan ve hücre içine giremeyen kolesterol molekülleri, hücre içine girebilse (!) östrojenle ilgili sorunlar ortadan kalkabilir, menopoz ve östrojen ilişkisi açıklığa kavuşturulablir!...
Yani, menopoz dönemine geçiş bir anlamda geciktirilebilir!
Peki, sizce canlılık için hangi kavram nerede değerlidir?
Kan kolesterolü miktarı mı, yoksa hücre içi kolesterol miktarı mı daha önemlidir?
Bizim ortaya attığımız[7], bazılarınca hiç görülmek istenmeyen, anlaşılamayan paradoksun temeli işte budur!
Menopoz, andropoz veya yaşlanma, tümüyle engellenmese de bize göre geciktirilebilir bir durumdur, erken menopoz ise bizce bir kader değildir!
Ama öncelikle, hücre içindeki kolesterol miktarının zamanla azaldığı görün! Hücre içi kolesterol ve kan kolesterolü arasındaki farkı, kandaki yüksek kolesterolün hücresel açıdan üretimle ilgili bir sorun değil, kanda oluşan partikül birikimiyle ortaya çıktığını kavrayın…
Bundan sonra yapılması gereken bilimsel çalışmalar artık sizin için yorucu bir çalışma değil, bir çocuk oyuncağı olacak, günümüzdeki bir çok tartışma da bitecektir…
Mevlüt Durmuş
Biyolog
03 Mart 2010
www.kolesterolmasallar.blogspot.com
Kaynak ve Dipnotlar
[1] http://www.hurriyet.com.tr/yasasinhayat/13936442.asp?gid=245
[3] http://kolesterolmasallar.blogspot.com/2009/11/kolesterolunuz-yuksek-ckarsa.html
[4] M. Durmuş (2009). Kolesterol ve Akıl Oyunları. Hayykitap. İstanbul
[6] http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=95365
[7] Mevlüt Durmuş (2009). Kolesterol ve Akıl Oyunları. Hayykitap. İstanbul
1 yorum:
ilginc bilgiler icin tesekkurler
Yorum Gönder