7 Mayıs 2013 Salı

KOLESTEROL TEORİSİNDEKİ NEDENSELLİK (CAUSALİTY) YANILGISI ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

Bir bilim insanının bilimsel anlamda bittiği an, her şeyi bildiği yanılgısına  düştüğü andır. Artık o insanın ne bilgiye ne de tartışmaya ihtiyacı vardır,  bu tip insanlarla tartışmak da tümüyle anlamsız ve sadece zaman kaybıdır.
 
 
KOLESTEROL TEORİSİNDEKİ NEDENSELLİK (CAUSALİTY) YANILGISI ÜZERİNE DÜŞÜNCELER  

Bilim alanında ülke olarak en büyük sorunumuz, bilim eğitimi sırasında insanlarımıza mantık ve bilim felsefesi konusunda hiçbir şey öğretememiş olmamızdır. Mantıktan söz edenler mantığı, bilimden söz edenler de bilim felsefesinin ilkelerini gerçekten de bilmezler. Kolesterol tartışmalarında bazı akademisyenlerin bizi hiç sıkılmadan ‘bilimsel olmamakla’ suçlamaları da işte bu nedenle ortaya çıkmaktadır.

Pek bir bilimsel bir tartışmada, tartışmacılar bilim adına neyi sorgulamalıdırlar?


Bizim ‘güncel kolesterol anlayışına’ yaptığımız bilimsel eleştirinin temelinde, iddia edilenin tam tersine, söz konusu sorgulama yöntemleri yatar. Çünkü bizim düşüncemize göre bilim bu sorgulama ilişkileriyle gelişir. Yukarıda değindiğimiz bilimsel sorgulama ilkeleri, her hangi bir bilim ya da tıp gibi bir disiplin alanında kullanılamıyorsa, o alanın bilimselliğinden  de söz edilemez! Biyoloji, fizik, kimya gibi pozitif bilimler genel olarak bu bilimsel ilkelerle çalışır, tıp da bu ilkelerle oluşmuş düşünceleri kullanmak zorundadır.




Dahası da var! Söz konusu bilimsel ilkeler tıp alanında dikkate alınmazsa, tartışılan konuyla ilgili ortaya çıkan çoğu bulgu birbiriyle mutlaka çelişir. Örneğin günümüzde FDA kolesterol düşürücü ilaç (statin) kullanımı ve hafıza kaybı konusunda uyarı[3] yaparken, eski yayınlarda bu ilaçların hafızaya veya Alzheimer’a iyi geldiğini gösteren yayınlara da rastlayabilirsiniz. Veya bu ilaçların gözlerde katarak gelişimini hızlandırdığı iddia edilirken[4],  bu ilaçların başka bir göz rahatsızlığına (maküler dejenerasyon) iyi geldiğini iddia etmesi[5] oldukça ciddi bilimsel çelişkilerdir. Çelişki deyip geçmeyin, bu çelişkiler ilk başta saydığımız ilkelerden bilimde tutarlılık ilkesini tümüyle zedelerler. Bir çok bilimsel bulgu ise çelişkilerin ortadan kalkması için araştırma yapılırken bulunmuştur. Yapılan iş gerçek anlamıyla bilimsel sorgulamadan uzaklaştıkça, çeşitli tıp akademisyenleri, kurdukları cümlelerin içinde ‘bilim, kanıt’ gibi kelimeler geçen sihirli kavramlara kurtarıcı olarak sarılırlar ve böylelikle bilimsel sorgulamadan daha da uzaklaşırlar. Sonra da daha saçma sapan işler yapılmaya başlanır, bir yandan şekeri yüksek olanlara kalp krizinden koruma amacıyla statin ilacı başlanırken, diğer yandan da bu ilaçların şeker hastalığı riskini arttırdığı[6] ortaya çıkar, kalp damarlarını korumak için verdiğiniz ilaç, kalp kaslarını öldürme gücüne sahip saatli bir bomba olarak karşınıza çıkar! Bir yandan bu ilaçları kullanan insanlarda kanser vakaları artarken, diğer yandan birileri bu ilaçların kanseri önlediğini ortaya koyan akademik yayınlar yapar. Böyle bir durumdan kapitalist ilaç şirketleri faydalanırken, determinist tıp insanları da 'bilimsellik adına' size farklı seçenekler sunmuş olur: ‘Lütfen seçin! Kırk katır mı, kırk satır mı?’ . Yani kalp krizinden mi ölmek istersiniz, yoksa böbrek yetersizliği, karaciğer hastalığı, diyabet, kanser veya kalp kası zayıflığından ölmek daha mı avantajlı?




Biz mi bilimsel sorgulama yapamıyoruz, karşımızdakiler mi?

Sorun aslında bilim felsefesi açısından bellidir: Nedensellik (causality) ve belirlilik (determinizm) ilkelerinin, bilim felsefesi açısından hatalı değerlendirilmesi kolesterol konusunda yanılgıların gerçek temelini oluşturur.  Oysa kanda üre ve kreatinin yükselmesi gibi sorunlarda bu sorun karşımıza çıkmaz, bu sadece kolesterol yüksekliğine karşı uygulanır. Yani hekimler üre ve kreatinin gibi değerlerin yüksekliğine bakarak (determinist yaklaşım) ilk neden olan böbreklere (causality) ulaşırlar, böbrekleri tedavi ettiklerinde söz konusu deterministik bulguların değişeceğini çok iyi bilirler

Ben ve benim gibi düşünen dostlarımın, ‘kolesterol yüksekliği’ konusunda özellikle üzerinde durduğu konu causality  yani nedensellik sorunudur. Çünkü kolesterolün ‘neden’ kanda yükseldiğini anlamadan, kandaki kolesterol  yüksekliği  sorunun içinden çıkmak da mümkün değildir. Ne kadar tartışırsanız tartışın sonuç çıkmaz. Kanda kolesterolün çok yüksek çıkması deterministik (belirlilik)  açısından elbette önemli olabilir,  fakat  nedenselliği (causality) hesaba katmadan sadece bu  deterministik bakış açısıyla ‘kolesterol yüksekliği’ sorununu çözmeniz de bilim açısından mümkün değildir.

Peki bilim felsefesi açısından, nedensellik (causality) ve belirlilik (determinizm) arasındaki ilişki nasıl kurulur?

Böbrekler ve kreatinin örneğinden farklı olarak anlaşılması kolay örnekler de verebiliriz. Klasik ‘sivrisinek çoğalması’ örneğimiz,  nedensellik (causality) ve belirlilik (determinizm) ilkesinin anlaşılmasında en iyi örneği oluşturur: Sivrisinekler çoğalmıştır (deterministik bulgu), bu çoğalmada temel neden ise bataklıklardır (nedensellik, causality).  Determinizm ve causality ilişkisinde bilim şunu söyler:  Sivrisinekler çoğalmıştır (deterministik bulgu), sivriseneklerden tamamıyla kurtulmak istiyorsan  öncelikle bataklığı kurutmalısın, sivrisinek çokluğunun temel  nedeni (causality) bataklıklardır.

Nedensellikten (causality) uzaklaşan, determinist bilim ve tıp anlayışı da kapitalist çıkarlar gereği günümüzde ilahlaştırılır. Sivrisinek-bataklık ilişkisinde size şunu söyler: ‘Neden sivrisineklerin arttığı hiç önemli değil, sivrisinekleri  tek tek öldürmeye çalış, olmadıysa, bir sivrisinek ilacı üret, geçici bir süre odanı sivrisineklerden kurtar. Bak senin için iyi bir sivrisinek ilacı yaptım, bilimsel olarak bu ilacın sivrisinekleri öldürdüğü de kesin olarak ispatlandı.’

Bu sadece determinist bir yaklaşımdır. Elbette bunu da yapabilirsiniz, fakat bu konuyla ilgili sorunun tamamen çözüldüğü, yaptığınız işin tümüyle doğru ve bilimsel olduğu anlamına gelmez!

Ve bu çıkarıma, sivrisinek ilaçlarının içerdiği kimyasallardan insanların göreceği zarar, yan etkiler dahil değildir!

***

Kanda görülen (hücre içinde değil!) kolesterol yüksekliği  ve sivrisinek çokluğu sorununa dikkatli bakıldığında, bu iki olgu aslında bilim felsefesi açısından, bizim düşüncemize göre, birbirlerine çok benzerler!

Tartışmayı sevmiyor olsak da, kardiyologlar ve hekim dostlarımızla sıradan bir biyolog olarak anlaşamıyor olmamızın sebebi de aslında budur. Kısaca bu çatışma bizim açımızdan isteğe bağlı bir durum da değildir, mecburiyetten doğan bu çatışma bizim için kaçınılamazdır.

Bizim bilimsel anlamda tartışma nedenimiz, kolesterol  yüksekliği konusunda  bilim insanlarının ve akademisyenlerin  nedensellik (causality) sorununa farklı, mantık dışı ve determinist yaklaşımıdır. Biz nedenselliği bilimsel açıdan yeterince sorgulanmayan determinist bulguların tek başına anlamlı olmadığını, sadece bu determinist bulgularla tıp alanında tedavi yapılamayacağını, bunun verimsiz ve sadece tüketime dayalı bir yöntem olduğunu düşünüyoruz ve güncel uygulamaları bu nedenle kabul etmekte zorlanıyoruz.

Karşımızdaki ilaç şirketlerinin de içinde olduğu hakim görüş, kolesterol yüksekliği konusunda nedenselliğe oldukça basit sayılabilecek bazı yöntemlerle yaklaşıyorlar, deterministik bulguları ve doğal yaşlanma süreci ile ortaya çıkan bazı rastlantısal zorunlulukları, causality olgusu ile birbirine karıştırırlar. Nedenselliği  (causality) tam olarak tartışmadan ve anlamadan ‘kolesterol yüksekliği ‘ sorununun çözümüne sadece deterministik açıdan yaklaşıyorlar, ‘ilaç ver’ bitsin ilkesinin doğru olduğunu savunuyorlar.

Keşke bilim o kadar kolay olsa!


















***

Bataklık ve sivrisinek örneğini tekrar hatırlayın!


Tam kavrayamadığım ‘kanıta dayalı tıp’ söyleminin[15] arkasına saklanarak,   ‘ben bir hekimim, tedaviyi ben yaparım, kolesterolün neden yükseldiği (causality) konusu bilimsel açıdan hiç de önemli değildir, kolesterolü kandan temizlemek biz hekimler için yeterlidir’ deme hakkına da sahipsiniz! Buyurun yapın!


Ve nedenselliği (causality) sorgulamadığınız her an, bir hekim olarak bilimsel tedaviden daha fazla uzaklaşacaksınız! Hekim olarak bu gün yaptığınız seçim, yarınlarınızı da mutlaka etkileyecek!
Karar sizin!
 

 

Mevlüt Durmuş

Uzm.Biyolog

7 Mayıs 2013

Dipnot ve Kaynaklar


















 

Hiç yorum yok: